14 Nisan 2013 Pazar

File Bekçisiyle Güneşi Uyandırmak


        Dünyanın bittiği yerdeydik, en azından ben öyle düşünüyordum. Ve aslında işe yaramazın tekiydim. Diğerleri tüm bu monotonluğun içinde dahi harikalar yaratabiliyordu. Benimse tek yaptığım izlemek ve bir şeyler yapmaya karar verdiğimde herkesi dehşete düşürecek felaketler doğurmaktı. Ben de bir gün öylesine bir anda vazgeçip yukarıya baktım. Çok basit. Gökyüzünü görüyordum. Yeryüzünden çaldıklarımızın arasında yaşarken bunu yapmak daha önce hiç aklıma gelmemişti. Birden gözlerim karanlıkta değildi artık. Işık büyüyordu. Onunla birlikte korkum da...
        Korktuklarımı da buna karşın çabalarımı da doğru dürüst hiç anlayamadım. Zihnim benden bağımsız var olmak konusunda öyle inatçıydı ki. Sonunda bir şey olmaya çabalamayı bıraktım. Tüm bu düzenin içinde koca bir 'hiç'likten ibarettim zaten. Bu, çocukluğumun son uykusunu uyumak ve daha önce hiç ardını görmediğim bir kapıyı aralamak gibiydi. Rüzgar gibi, nereden geldiği belirsiz bir ses kulağıma çalındı. Büyümek istemiyordum ama artık karşı koyamazdım. Kendimle kavga etmeyi bırakıp aldıklarımı geri vermeliydim. Düşlerimi, dönüşümü umutsuzca bekleyecekleri bir nehir kıyısına bıraktım. Sadece acıyı, ölümü, kaybetmeyi görmüş küçük bir çocuktum. Nereden başlayacağımı, nereye varacağımı bilmiyordum.
        Yürüdüm.

Hiç yorum yok: