30 Eylül 2012 Pazar

Elijah'nın Rüyası


        Rüyamda bir kız gördüm. Gözleri oyulmuş ki nasıl olduğuna dair bir fikrim yok ancak bundan rahatsız değildi. "Görmem gereken bişey kalmadı" diyordu. En çok da ruhunu satacak birini bulamadığından yakındı. Mutsuz değildi ama ben herhangi bişey hissedebildiğinden dahi emin değilim. Çok şey söyledi, anlattı ama hepsi yitirilmişler üzerineydi.
        Rüyamda bir boşluk gördüm. Kocaman gürültülü bir boşluk.

28 Eylül 2012 Cuma

Ölmek Zamanı


        Kendimi ısrarla sakınmaya çalıştığım şeyleri, her fırsatta inanılmaz cezbedici kılıflarla önüme süren hayat.
        Sözlerimi, yanlış rüzgarlara savurduğumdan terk ediliyorsam... Akmayan sularda bir başıma kaldıysam...
        Son kez sesleniyorum, yardım et ruhum !

27 Eylül 2012 Perşembe

Utanıyorum.


                                  "Size bir şey olsa biz hemen gelirdik ki " !!!!!!!!!

25 Eylül 2012 Salı

zorda.


       Yaşamıma odaklanamadığım zamanlarda keyif aldığım tek şey okumak. Okuduklarımın dışında şeyler düşündüren yazınlara da gerçekten çok şey borçluyum. Bazen gerçekten hiç beklemediğim, ummadığım yapıtlar beni çözüme ulaştırıyor. İyi ki susmayan insanlar var.


Yaşamınızın kontrolü sizde değil!
Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz.
Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz.
Bu kitabı kapatabilirsiniz.
O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz.
Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz.
Ne isterseniz yapabilirsiniz.
Ama sorun şurada: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz.
Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o
kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz.
Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar.
Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın.
Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı
gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.


                                                                                                     Empati - Adam Fawer

19 Eylül 2012 Çarşamba

2. Yol


        Torosların gerisinde kalan kıraç bozkırlarda kaç bitki türü vardır, kimler yaşar tam olarak bilmiyorum. Bildiğim şu ki, her gördüğümde içimi ısıtmaya yeter... Benim düşlerimde yemyeşil çayırlar, eşsiz ormanlar da var. Ama yaşanmışlıklar... 

        Burada hayat var.

14 Eylül 2012 Cuma

Uyandım...


        Bugüne kadar bozulmayan tek rüya da sonunda bitti,uyandım. Uyandırıldık. Keşke çocuk kalsaydık. Hiç gitmeseydik. Ankara'da yeni bir yaşam bizi bekliyor...

13 Eylül 2012 Perşembe

SEN


        Konuşmak zor değil, bişeyler aklından geçtiğinde utanmıyorsan, bunları bana da söyleyebilmelisin. Yok eğer aklından geçtiğine bile canın sıkılıyorsa da öznesi, nesnesi bilmem nesi olduğum cümleleri bilmeye hakkım var. O yüzden lütfen, konuş benimle...

12 Eylül 2012 Çarşamba

Küçükken

        
       ' Umutları başa alır, dengeleri biz bozarız
        Çığlıklar boşuna değil, bulutları biz yaparız
        Savaşları biz başlatır, tüm yolları yurt yaparız
        Haykırmak zor sanarken sen, tabuları biz yıkarız
        Dünü ardımıza alır, günü biz gibi yaşarız
        Yarınlar uzakta değil, adımları biz atarız
        Uçan kuştan da güç bulur, tüm düşlere renk katarız
        Bak zihnine boş değil ki, ardımızda iz bırakırız
        Sırrı karanlıkta tutar, poyrazı kardeş sayarız
        Yağmurlardır yoldaşımız, ruhu su ile sararız
        Çağrıyla nefes alırız, ayazı ateş kılarız
        Yarınlara inansak da varı yokla bir tutarız, biz.'       demişim.

        Çocuk sen de...

10 Eylül 2012 Pazartesi

Erdem


        Erdem hakkında yazmak istediğimi söylemiştim. Erdem hayatımda inanılmaz anlamı olan dönemlerden bir arkadaşım. Öyle ağız dolusu anlamlı fln dediğim dönem ilkokul oluyor. Erdem'le ilgili en net hatırladığım şey bir gün elime inanılmaz ince ve uzun bir ağaç dalıyla kazara vurmuş olması. Tabi canımın nasıl yandığını anlatamam ama insan ruhu ölürken parmaktan mı çıkıyor acaba diye bile düşünmüştüm. Çok mızmız bir çocuk sayılmazdım sanırım ama o gün Erdem'in onca ısrarına rağmen gidip kimseyle oynamamıştım. Herkes bunun sebebini Erdem'e olan kızgınlığım sanıyordu ama yalnızca canım yanıyordu. Hatta o kadar canım yanıyordu ki tüm tatlılığıyla "Lütfen git sen de oyun oyna söz ben yanınıza bile gelmicem" diyen arkadaşıma sadece parmağımın acıdığını anlatamamıştım. Çünkü ağzımı açacak olsam animelerdeki kızlar gibi gözlerimden şelaleler fışkıracaktı şüphesiz. Sonraki iki yılın ardından başka bir yere taşındık ve ben hayatımın en güzel zamanlarının sona erdiğinden habersiz bir kız çocuğu olarak hayatıma devam ettim. Ama daha ilk yılın sonunda haberdar ettiler sağ olsunlar. Sonra aradan yıllar geçti bir arkadaşımı ziyarete gittiğimde tesadüfen bir kaç dakika gördüm Erdem'i. Derken Erdem mesaj atar ve yakalandık hissiyle yazacağım her şey aklımdan uçar, gider. Lafın gelişi yani aklım olduğunu iddia ettiğimden değil zaten. Yazının devamı sonra olsun. Bugün sevmiyorum zaten kendimi. Çocuklukla ilgili bişeyler iyi gelir diye düşünerek bu yazıya başlamıştım. İyi geldi de ama bugün çok konuştum, aklımdan geçenleri söylememek istediğimde tam bir geveze olup çıkıyorum. Sussana arkadaşım. Yok ama illa bi savaş vermem lazım o zaman da aklımın ( şu varlığı şüpheli olan ) iplerini bırakıyorum. Ondan sonra siz görün pazar yerini...

Re

Yine ben miyim düşen
Hiç zamanım da yok ki
Yine ben kopup gelen
Bilmediğim şey yok ki

Yine de geldim dünyaya
Hiç zamanım da yok ki
Yine de geldim dünyaya
Hiç yok

İçim yanar içim bilmez
İçim var içim düşünmez
İçim aşk içim değişmez
İçim saf içim kirlenmez

Yine ben miyim düşen
Görmediğim şey yok ki
Yine ben kopup gelen
Bu dersin sonu yok ki

Yine de geldim dünyaya.            İyi ki yazmışlar, iyi ki söylemiş Harun...                                    

Şöyle olur böyle olmaz

         Başka şeyler yazacakken kafam karıştı ben de bir iki isyan edeyim dedim.İnsanların anlamsız eleştirileri bazen gerçekten çok bunaltıcı oluyor. Ya tamam bunu sırf laf olsun, bi iki şey söyleyeyim ya da ne bileyim amaçsızca yapabilirler ama sözü uzatırken azıcık düşünmek iyi olabilir bazen.
         * Iyyy mentollü sigara mı içiyorsun??? Lütfen değiştir şunu başka bişey iç artık...
         - Hayırdır öpüşecek miyiz birazdan ? Ne yani niye bu kadar dert edilir ki bu ?
         * Saçlarını neden topladın? Çok çirkin olmuşsun.
         - Sanırsın adamla sözleşme imzalamışım biraz sonra podyuma çıkmam gerek.
         * Neden giyinmedin ? Böyle dışarı mı çıkılır ?
         - İnsan eşofmanla gezerken çıplak sayılıyor da benim mi haberim yok acaba...
         * Offff çok konuşuyorsun aaa hiç susmadın... ( 5 dakika sonra ) Ya sesin soluğun çıkmıyor sen böyle olunca çok sıkılıyorum...
         -Kraliyet soytarısı hizmetinizde, nasıl isterseniz öyle olurum efendim tabi ne demek.... 

         Neyse bu kadar yeter şimdilik. Bu hafta sonunu hiç sevmedim buhranlar içinde geçti. Bol bol yemek yaptım. Yemek bir yere kadar reçel, marmelat.... vs vs.... Ve en son mutfaktan uzak durmaya karar verdim. Bir sürü şey okudum. Takip ettiğim blogları kurcaladım biraz, eskilerde ne var ne yok diye... Eski dergileri gözden geçirdim... Odamda ciddi değişiklikler yaptım. Ama bir türlü düzene girmedi hala... Nasıl düzelecek bilmiyorum doğrusu... 
         Çocukluk arkadaşlarımdan birini de her an bir anne terliğiyle fln öldürebilirim. Tüm saçmalığı onun suçuymuş gibi örtbas edip gidip uyuyayım.
         

9 Eylül 2012 Pazar

Yeni Hayat


        Herkes doğar ve ölür. Bazıları büyümeye vakit bulamaz, bazıları inat eder büyümez, bazıları istese de beceremez ve bazıları büyümeden çürür. İnsanların vazgeçmişliğinden yakınıyorum uzun süredir. Ve etrafımdaki vazgeçmişlerin sayısı da giderek artıyor. Ama dönüp öncesine bakınca insanların vazgeçmeden önceki yaşamları da bana fersah fersah uzak. Yaşama sevincinin fazlası bana inanılmaz boğucu geliyor. Kimi zaman gerçekten tahammül edemiyorum kimi zamansa hayretler içinde seyrediyorum.

        Zaman zaman nefes almak için mezarlıklara gittiğim oluyor. Mezarlık sakinlerinin çoğunun herhangi bişeyden vazgeçtiğini sanmıyorum zira çoğu istemeden kendilerini ölümün kucağında bulmuşlardır. Ama geçen zaman pes etmelerini sağlamış mıdır bilmiyorum Henüz içlerinden bana karşılık verip durumlarına dair açıklama yapan çıkmadı. Varlığımdan rahatsız olup olmadıklarını bilmek isterdim. 

        İnsanlar ölülerini unutmak için mi gömer ? Yoksa gömdükleri için mi unutur ? Bilmiyorum.

        Ben neden unutamıyorum ? Bilmiyorum.

8 Eylül 2012 Cumartesi

haftasonu-ailemden-erdem


        Yine böyle bir hafta sonunun ardından -kaybolan sen- alışılmadık mutlu, sevip sevilmenin verdiği o garip ışıltıyla dönmüştün. Peki bu beni mutsuz mu etmişti ? Hayır tabi. Kimsenin mutluluğuna yerinmedim şimdiye dek. Ama yalnız kalmış gibi hissetmiştim. Halbuki hep yalnız olduğumdan ve yalnızlığı çıkarmamacasına giyinmişsin gibi algılamamdan bu güruhta terk edilmiş hissetmiştim. Sonrasında fark ettim ki mutluluğunda silindi o ışıltı da... Ama bu da beni mutsuz etmedi. Hep iyi şeyler istedim hepimiz için. Herkes için, senin için ve en son da kendim için... ve biz iyinin ne olduğunu her zaman göremeyen varlıklarız. Hepimize selam olsun sevgili dünyalı dostlarım.

        -Kendilerini yılın çifti ilan ettiğim iki dünya tatlısı insandan da bahsetmek istiyorum. İnsanların bir ilişkiye başlamadan önceki iletişim çabaları hep çok hoş gelmiştir bana. Saatlerce -koridorlarda- gelip gelmeyeceği belli olmayan birini beklemek, kulağa garip gelse de o umut ve mantık dışı azim mükemmel şeylerin başlangıcı olduğunda aklımdan yalnızca tek kelime geçiyor : Evet !!!!! 
İnsanlar yalnızca birbirlerinin huzurunu bozmadığı sürece birbirinin hayatına dahil olmalı bence. Yoksa tartışmalar, didişmeler ' burada hayat var' demenin en güzel şekli. Kızımız dünyada masumiyetin hala var olduğunun en iyi örneklerinden biri. Sevgili damadımız (böyle söyleyince aileye bir eklenti gibi duruyor ama öyle değil yalnızca tanımlamak adına yoksaaa zaten kardeşimiz kendileri ) tanımlarken çoğumuzun bahsettiği ortak paydada ama kanlı canlısını pek azımızın görebildiği biri. Duygusal mevzularda başarısı sıfır olan ben mevzuyu özetlersem gerçekten iyi şeylerin olabildiğine sayelerinde inancımı yitirmeme azmindeyim.-

       Erdem'le ilgili anlatmak istediklerim var ancak şu an fark ettim ki o apayrı bir yazı yazmamı gerektirecek.


6 Eylül 2012 Perşembe

Diğeri

         Bazen gerçekten içimde hiç tanımadığım birinin yaşadığına şahit oluyorum. Ya gitmenin bir yolunu bulayım ya da o gitsin ben nefes alayım.

Sen uyurken

        Hiç bilmediğin öykülerde, hiç bilmediğin roller giydiriyorum sana. Hiç sahip olmadığımız kadar, hiç görmediğimiz kadar umudumuz oluyor. İyi mi bilmiyorum ama şimdikinden kötü olmuyor hiç bişey. Mutluluk değil ama bolca huzur bahşediyorum düşlerimize. Kulağa evcilik gibi geliyor ama inan o kadar sinir bozucu olmuyorum. Ne var işte kendimce eğleniyorum biraz. Olmayacak her şeyin oldurulacağı tek yerde oluyoruz. Haberin dahi olmuyor, şikayetin de olmaz sanırım.

4 Eylül 2012 Salı

Veda.

        Umutsuzluğun ve sebebini tam olarak çözemediğim acından başka bişeyin yokmuş gibi görünen hayatına sığdıramadıkların bu hayatta kaçırdıklarındır belki. Çok uğraştım tek başıma. Ve karşıma çıkan herkesle ruhumdaki yaşam denen ateşi paylaştım, en azından denedim. Bilmediğim, kimsenin bu kadar cömert olmayacağıydı. Sonunda tüm ateşi tükettim, hiç bitmeyeceğine inandığım anda tükettim. Neden böyle bilmiyorum hayatı umursamayanları daha ilgi çekici buluyorum. Aslında bişey bulduğum yok sadece bilinçaltı bir anlamsızlık. Çok şey sormak istedim ama soramadım. Acının da yalnızlığın da tadı kaçıyor paylaşınca. O kekremsi tat hayatından eksilse çok şey kaybetmezdin diye düşündüm. Sen ne düşündün bilmiyorum. Ben bugün gidiyorum. İnsanların yüreği buz gibi olduğunda nereye giderler öğrenmeyi deneyeceğim. Başarabilir miyim bilmiyorum ama bazı başarıların tesadüfi olduğuna inandığımdan deneyeceğim. Ellerim hep soğuktu, şimdi buz gibi bir de yüreğim var. Dönülmeyecek yollara girmeden önce çok düşünmek gerekir sanırdım. Düşünürsen vazgeçermişsin meğer. Bugün son günüm olsun, kalabalık etmek istemem. Söylemiştim ben kimseden bişey isteyemem. Hiç göremeyeceğim bir cenneti beklemekten usandım. Pervasızca tükettiğim ateşin bedelini gidip tükenerek ödeyeyim bu hesap kapansın.

3 Eylül 2012 Pazartesi

İsterseniz aldanmaya devam edin ama bir kez söylüyorum.

        Bu dünya buna değecek bir yer olsaydı, akıl sağlığımdan şimdiye kez defalarca şüphe edebilirdim. Ancak açık hava tımarhanesi şartlarında sağlıklı olmak zaten büyük bir dezavantaj olacağından düzeni bozmamaya gayret göstermekteyim. İnsanlara verdiğim izlenimden son derece rahatsızlık duyuyorum sadece. Beni içinde sevgi kelebekleri uçuşan, herkesi iyi sanan biri olarak gördüklerini biliyorum. Ama öyle olmadığımı da çok iyi biliyorum. Lakin elimden bişey gelmiyor ve bu birazcık ikiyüzlü hissetmeme neden oluyor. Bu yanlış izlenimin zaman zaman işime yaradığı da oluyor tabi. Hiç olmadık insanların içindeki kaybolmuş o iyi taraf bu savunmasız, masum görüntüm sebebiyle açığa çıkıyor ve zaman zaman gerçekten ucuz atlatıyorum. Sadece kimseyi kandırmak istemiyorum. İyi değilim ama çabalıyorum. İyi olmanızı ise dünya daha iyi bir yer olsun diye istiyorum. Yoksa herkesi kayıtsız koşulsuz sevdiğimden ya da hepinizin içinde bir melek saklı olduğunu düşündüğümden değil. Ama yok illa cehenneme dönecekse ortalık, kafamın içinde bunun gibi on hayatı sığdırabileceğim bir evim de var. Bunalınca gidiyorum, iyileşip dönüyorum. Tahammül edemeyecek hale gelirseniz, canımı sıkmamak kaydıyla çıkıp gelebilirsiniz. Ya da birbirimizin canını sıkarak da eğlenebiliriz. 
        Sanırım bu kadar çok ilaç kullanmak olmadık etkileşimler yaratıyor. Ve çok canım sıkılıyor.

1 Eylül 2012 Cumartesi

Akşamlarda Bilmediklerim

        Hava kararmaya başlarken içim kıpır kıpır olur. Bilmiyorum ama tüm iç huzursuzluğuma rağmen havada bir huzur varmış gibi hissederim. Bu akşam oldukça iyi hissediyorum. Ama neden olmak istediğim yerde olamadığımı merak ediyorum. İkinci tekile hitaben yazdığım şeyleri, kimsenin kişisel almaması nedeniyle oldukça rahatım. Halbuki bir şekilde tanıdığım, bildiğim herkesin yeri var söylediklerimde. Ben hiç bişeyin dümdüz olmasından hoşnut değilim. Neden bir kitapta okuduğumuzda hoşumuza giden durumları günlük hayatta pratiğe dökecek olsak saçmalık oluyor anlamıyorum. Bir şekilde sesini duyuyorum, varlığını hissediyorum. Ki bu hayatıma dahil olduğun anlamına geliyor. O kadar boş olduğunu söylediğin hayatının neresine sığamıyorum, bilmiyorum.

        Çocukken dağlara çok daha yakın, kalabalığa çok daha uzak bir yerde yaşarken, sel sularının açığa çıkardığı pürüzsüz kayalıklara uzanır, ayaklarım serin suların içindeyken gökyüzünü izleyip tek başıma uyuklardım. O kayalar yerindedir ancak şimdi sığar mıyım bilmiyorum. Bana verdikleri huzur başkalarına yeter mi bilmiyorum.