30 Aralık 2012 Pazar

Ba-Tak-Lık


        Getirdiği iyi ne varsa, giderken beraberinde götüren ve tüm pisliğini üstüme kusup giden bu yılın canı cehenneme... 

27 Aralık 2012 Perşembe

YAS


        Küçükken izlediğim, mutlu bitmeyen filmlerde nasıl herkesten gizlenip ağlamak istediysem... Öyle. 
        Söylediğime uyacak kadar değil belki ama duyacak kadar dinleyecek olsaydın gitme derdim.
        
       

25 Aralık 2012 Salı

Galaya Doğru


        Kimseye bir şey ifade etmeyen bozkırların ortasında gördüğüm en güzel kelebek...
  
        Taşındığımız evi, yeni okulumu ve tüm o kalabalığı yabancı sayarken ben, bir bahar günü tanıştık. Tedirginliğimi hiçe sayarak, avuçlarımdan çok da büyük olmayan kanatlarıyla ruhumu sarmasını bir hoş geldin hediyesi olarak yorumladım.

        Ölüm bazen kaybetmek değildi. Sevdiklerini güzel hatırlayabilmek için, filmi doğru yerde bitirmenin en kolay yoluydu.

        Huzur içinde uyu...

21 Aralık 2012 Cuma

Pire!


        Pireye kızıp yorgan yaksam keşke... Sanırım yanıyorum.

17 Aralık 2012 Pazartesi

Damla Sakızlı


        Şu sıralar dünyanın en güzel, en anlamlı etkinliği gidip bir yerlerde birbirinden leziz kahveler içmek gibi geliyor. Bu sebeple olsa gerek kahve içelim diyen herkese tamam olur diyorum hemen. Ama ironik olan bu düşüncemi dillendirmemiş olmama karşın herkesin kahve içelim teklifiyle gelmesi. İşler çığrından çıkmadan dur demeliyim. Ancak önce içilecek çok kahve var... Biri bizi korusun...
        Gelsen bir kahve de seninle içecektik... 

14 Aralık 2012 Cuma

STOP!


        Herkes evlenmek istiyor. Bunu duyduğumda koşarak uzaklaşmak istiyorum. İnsanlar mutlu olsun ama benden uzak dursunlar istiyorum. Gerçekten korkuyorum.

9 Aralık 2012 Pazar

Omnes...


        Hayat veren ne varsa, şartlar değiştiğinde verdikleri hayatı misliyle, değmeyecek acıya boğabiliyor. Bir gülümseme rahat nefes aldırırken, fotoğraf karesinde görünmeyen birinin uçuşan saçları nefesim kesilene dek ruhuma dolanıyor. Artık sahip olamadıklarının beni buraya getirdiği gibi, sahip oldukların bu kalabalığı bir parçan, bir dert haline getiriyor. Çok kalabalık, tutunamıyorum.

30 Kasım 2012 Cuma

Her Sabah


Karanlık dediğin yalnızca gözlerin perdesi
Işığı göremedikten sonra her sabah kalkıp perdeleri açmam anlamsız 

29 Kasım 2012 Perşembe

Düş

        Kendi hayatında nasılsa bir şey yokmuş. Benim hayatıma gelsen...

27 Kasım 2012 Salı

Elbet Bir Gün


        İnsan yaş aldıkça mutlu olma potansiyelinden bir şeyler mi yitiriyor bilmiyorum ama bana olan bu. Her geçen yıl bir öncekinden kötü. Yalnız zaman geçirmekten, düşünmekten nefret eder oldum. Devşirme planlarla sırf gidebilmek için günü geçiriyorum. Yarın hiç bilmediğim bir dilde çokça şey anlatmam istenecek ve ben bir gün ve bir geceye sığdırılan zamanda hiç bilmediğim bir dilde kendimi anlatacağım. 24 yıldır konuştuğum dilde yapamadığım şeyi benden bu şekilde istemeleri bana komik geliyor. 24 yıldır bildiğin bir dilde yanlış anlaşılmaktansa, konuşamadığımdan anlaşılmamak daha makbul sanki.
        İçimden geçip gittiğini sandığım ne varsa gün yüzüne çıkıyor. Veda etmiştiniz, gitmemişsiniz...

Spina Bifida

        Ya normal insanları sevmiyorum ya da normal diye bir şey zaten yok. Gidip nerde psikolojisi bozuk, yaşama sevinci diye bir şeyden haberi olmayan insan var buluyorum. Sonra da kendilerine bayılıyorum. Bir kişinin umudu da hepimize yetmiyor haliyle. Zorla öksürük şurubu içirilip tüm kötülükleri ciğerlerinde saklanan çocuklar gibi, olanı onlara dağıtıp huzursuzluklarını yutuyorum. Sonra boğulup boğulup yeniden hayata dönüyorum. Yükünü atan dönüp gidiyor, ben sıradakini bekliyorum.
       

25 Kasım 2012 Pazar

Tadım Tuzum Yok

        Yazdıklarını okumaktan çok keyif aldığım biriyle tanıştım bugün... Gerçekten garip bi histi çünkü normalde insanları tanıdıkça iç dünyalarına şahit oluruz. Ama bu kez özünü bildiğim birinin dış dünyadaki yansımasını gördüm. Ama insanların tanıştığımızdaki suskunluğumu yadırgamasını pek anladığım söylenemez. Çocukça sanırım ama utanıyorum.

23 Kasım 2012 Cuma

Olmayacak

        Yaklaşık iki aydır hemen hemen her cumartesi için yapılan plan bu cumartesi için de yapıldı... Her hafta itinayla hazırlanıp beklememe karşın hiç gerçekleştirilemedi. Bu kez de hiç gerçekleşecekmiş gibi gelmediğinden olağan orman kaçkını kılığımla cumartesiyi bekliyorum. Ama biliyorum ki hazırlıksızım ya, rezalet bir cumartesi beni bekliyor. Ancak yapacak bir şey yok.

       

19 Kasım 2012 Pazartesi

Kovanağzı


        10 yılı aşkın süredir yaşadığım bu şehirde bırakın görmeyi, yakınından bile geçmediğim yerlere gittim. Bozulmamışlıktan, insanların sadeliğinden fln bahsetmeyeceğim çünkü biliyorum ki kendimi o insanlardan soyutlamışım gibi gelecek, belgesel yorumcusu tadında saçma bi his yaşatacak bana. Tekrar gittiğimde bulabileceğimden emin olsam içim rahatlayacak ama olmadı işimiz şöför amcanın bilgisine ya da insaflı yardımsever bir teyzeye kalacak gibi...

9 Kasım 2012 Cuma

SMS


        Güzel şeyler okumak, güzel şeyler seyretmek istiyorum. Güzel şeyler yaşamak için elimden geleni yapmak istiyorum.

        Bana bi kez daha böyle davranırsan aynı şekilde tepki veremem diyorum. 
        O tutmuş bana " Canımı sıkmazsan bişey olmaz " diyor.

        Kendime bunu neden yapıyorum, hiç bilmiyorum...

aşk ne ola ki


        İnsan görmediği birine aşık olabilir mi ki ? Aşk tam olarak ne ki ?

        Olmamalı.

8 Kasım 2012 Perşembe

reklamlar


        Ne kadar planlı olmaya çalışırsam çalışayım, hep en önemli şeyleri unutuyorum... Bu kadar yoğunluk benim için gerçekten çok fazla. Özellikle en yoğun dönemlerde gelip özenle kafamı karıştırıp, düzenimi sekteye uğratıp giden düşüncesizlere de söyleyecek söz bulamıyorum. İnsanların birbirinden ne istediğini gerçekten anlamış değilim...
        Normalde takdir gören davranışlarım ikili ilişkilerde nasıl en büyük problem haline geliyor cidden bilmiyorum. Biri bana bunun mantığını açıklasın. Ya da en iyisi tası tarağı toplayıp gitmek. Bu saçmalıklara takılmaktan anlatmak istediklerimi unutuyorum...

4 Kasım 2012 Pazar

The Stronger


        August Strindberg ne yapmak istemiş tam olarak bilmiyorum kimsenin bildiğini de sanmıyorum. Ancak bu X  ve Y'nin bana düşündürdüğü şeyler gerçekten hoşuma gitti ve paylaşmak istedim. Sevgili X, Y'nin geçmiş yıllarda kocasıyla ilişkisi olduğunu düşünerek içinde ne var ne yoksa saçıyor ortalığa... Kimimizin söylemeye utanacağı hislerini açık ediyor. Fakat sonunda kendini güçlü gördüğünden ciddi bir tatmin yaşıyor. Çünkü hala sevdiği adamın yanında olan kendisi. Üstelik çocuklarıyla mutlu bir aile hayatına sahip... Sevgili Y'ye gelirsek o hala özgür bir ruh, hayatının kontrolü kendi ellerinde... Söyleyecek sözü olmadığından mı yoksa X'in tahriklerine kapılmadığından mı susuyor bilmiyorum. Ama bir kale gibi dışa kapalı ve içeride ne olduğuna dair hiç bir ipucu vermemiş Strindberg...
        Güçlü bir kale gibi duran Y'yi ve tüm silahlarını kuşanıp öfkesi insanı dehşete düşüren X'i kendi haline bırakıp pazar işkencesine tabi tutulmak için hazırlanıp okula gideceğim

29 Ekim 2012 Pazartesi

Skolyoz


        Canımı yakmak hiç zor değil... Beni kırmak, üzmek hiç zor değil... Ancak pireye kızıp yorgan yakacak değilim. Kendimce yaşıyorum. Yapılanların faturasını başkalarına ödetmiyorum. Burada herkes denk. Burada hayat var...

26 Ekim 2012 Cuma

Zor


        Zor olanın karşı konulmaz çekimine ve tabi çoğu kez gereksiz çilesine, kendini bu kadar gönüllüce adayan tek kısıtlı zihin benim midir ? Sanmıyorum. Tüm ipuçlarına karşın tehlikeyi algılamayıp, heyecanla hepten çıldıran içgüdülerime teessüflerimi bildiriyorum. İnsan kendine karşı bu kadar da kötü olmaz, olmamalı...
        Ama böyleyim, işe yaramaz biriyim kendime karşı.

23 Ekim 2012 Salı

Giderken


        İnsanın kendini yanlışlardan alıkoyamaması gerçekten sinir bozucu olmakla birlikte zaman zaman hayata renk katıyor. Anlaşıldığı üzere hatanın bilinmezlerle dolu eğlenceli kısmındayım. 
        Bir de ne işim gücüm ne de izleyecek daha iyi bir şey yokmuş gibi vampire diaries seyretmeye başladım.
        Hazırlamam gereken 4 sunum ve önümüzde ciddi bir temizlik maratonu olmasına karşın kılımı kıpırdatmayışım muhteşem.
        Kütüphane personeli olmakla yakından uzaktan ilgisi olmayan ben, montunu kütüphane deposunda unutmayı başarmış nadir insanlardanım sanırım.

        Her ne kadar burda bahsetmemiş olsam da tuhaf tesadüflere inanırım, biliyorsun. Bilmiyorsan da mühim değil, senin bildiklerin benim dünyamı doldurmaya yetmiyor.

16 Ekim 2012 Salı

!!!


        Kimin neye inanıp neye inanmadığı benim problemim değil. Ama saygılı olmak bu kadar zor olmamalı. Her şeyi bildiğini sanan insanların haline o kadar üzülüyorum ki... Bu üzüntü de anlamsız biliyorum.
        İnandıklarıma, hayallerime, düşüncelerime, doğrularıma dair ne düşündüğünüz sizi ilgilendirir. Ancak bunları saygı çerçevesinde ifade etmeyi beceremiyorsanız, tutumunuz da beni ilgilendirir haliyle. Bu kadar saygısızlığın üstüne hak ettiğiniz tek cümle : 
        " Bi siktirin gidin !!! "

15 Ekim 2012 Pazartesi

Serebral Palsi



        Hayatımdan memnun olmam için taa NGC 3169 yollarına fln düşmeye gerek yok. Avuç içi kadar makalelerin hakkından gelebilsem kafi. Ama Individualized Education Program her ne kadar pratikte ilgimi çekse de bir başkasının doktora tezi için çeviri yapmak hiç cazip değil.

        Bugün konuşma terapistlerinin kullandığı birkaç yöntem örneğinin videosunu izledim. Uzaktan bakıldığında oldukça anlamsız görünecek ufacık şeylerin bir insanın hayatını aslında nasıl değiştirebileceğini ve muhattap olduğumuzda belki de bizi bunaltacak birçok insanın hiç fark edemediğimiz problemlerinin olduğunu gördüm.
        Kimse için değilse bile çocuklar için öyle çok üzülüyorum ki... Gerçekten bu dünyayı onlar için yaşanabilir olmaktan çıkarıyoruz ve sonrasında yaptığımız çokça yakınmak ve bu konuda birbirimize bok atmak...
        Bir de İstanbul'da bir genç kız tecavüze edilip öldürülmüş. ( Başka kimlere neler oldu ben bunları yazarken bilmek mümkün değil. ) 'İnsan' olmak bu kadar zor olmamalı; hem insanlar hem de insan olamayanlar için.

14 Ekim 2012 Pazar

*


        Çocukluğum, altı katlı bir lojman binasının ardındaki teneşirde kaldı. Ne mezarını gördüm, ne kendim gömdüm. 

8 Ekim 2012 Pazartesi

-Hiç bir canın acısı senin acından az değildir.-


       Bir balkon yıkayacağım diye küçük not kağıtlarıyla balkondan tırtıl, örümcek toplamak gerçekten çok yorucu olabiliyor. Şimdilik korkudan ya da tiksintiden yardım edemediğim böceklerden özür diliyorum. Yaşamı hiçe saymaya alıştığımızdan kulağa tuhaf gelebilir. Ama acılarına üzüldüğümüz insanların, sizin ya da benim birilerinin gözünde o tırtıllardan, böceklerden, örümceklerden farkımız yok. Ve birileri gibi olmaya hiç niyetim yok.

30 Eylül 2012 Pazar

Elijah'nın Rüyası


        Rüyamda bir kız gördüm. Gözleri oyulmuş ki nasıl olduğuna dair bir fikrim yok ancak bundan rahatsız değildi. "Görmem gereken bişey kalmadı" diyordu. En çok da ruhunu satacak birini bulamadığından yakındı. Mutsuz değildi ama ben herhangi bişey hissedebildiğinden dahi emin değilim. Çok şey söyledi, anlattı ama hepsi yitirilmişler üzerineydi.
        Rüyamda bir boşluk gördüm. Kocaman gürültülü bir boşluk.

28 Eylül 2012 Cuma

Ölmek Zamanı


        Kendimi ısrarla sakınmaya çalıştığım şeyleri, her fırsatta inanılmaz cezbedici kılıflarla önüme süren hayat.
        Sözlerimi, yanlış rüzgarlara savurduğumdan terk ediliyorsam... Akmayan sularda bir başıma kaldıysam...
        Son kez sesleniyorum, yardım et ruhum !

27 Eylül 2012 Perşembe

Utanıyorum.


                                  "Size bir şey olsa biz hemen gelirdik ki " !!!!!!!!!

25 Eylül 2012 Salı

zorda.


       Yaşamıma odaklanamadığım zamanlarda keyif aldığım tek şey okumak. Okuduklarımın dışında şeyler düşündüren yazınlara da gerçekten çok şey borçluyum. Bazen gerçekten hiç beklemediğim, ummadığım yapıtlar beni çözüme ulaştırıyor. İyi ki susmayan insanlar var.


Yaşamınızın kontrolü sizde değil!
Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz.
Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz.
Bu kitabı kapatabilirsiniz.
O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz.
Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz.
Ne isterseniz yapabilirsiniz.
Ama sorun şurada: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz.
Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o
kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz.
Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar.
Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın.
Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı
gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.


                                                                                                     Empati - Adam Fawer

19 Eylül 2012 Çarşamba

2. Yol


        Torosların gerisinde kalan kıraç bozkırlarda kaç bitki türü vardır, kimler yaşar tam olarak bilmiyorum. Bildiğim şu ki, her gördüğümde içimi ısıtmaya yeter... Benim düşlerimde yemyeşil çayırlar, eşsiz ormanlar da var. Ama yaşanmışlıklar... 

        Burada hayat var.

14 Eylül 2012 Cuma

Uyandım...


        Bugüne kadar bozulmayan tek rüya da sonunda bitti,uyandım. Uyandırıldık. Keşke çocuk kalsaydık. Hiç gitmeseydik. Ankara'da yeni bir yaşam bizi bekliyor...

13 Eylül 2012 Perşembe

SEN


        Konuşmak zor değil, bişeyler aklından geçtiğinde utanmıyorsan, bunları bana da söyleyebilmelisin. Yok eğer aklından geçtiğine bile canın sıkılıyorsa da öznesi, nesnesi bilmem nesi olduğum cümleleri bilmeye hakkım var. O yüzden lütfen, konuş benimle...

12 Eylül 2012 Çarşamba

Küçükken

        
       ' Umutları başa alır, dengeleri biz bozarız
        Çığlıklar boşuna değil, bulutları biz yaparız
        Savaşları biz başlatır, tüm yolları yurt yaparız
        Haykırmak zor sanarken sen, tabuları biz yıkarız
        Dünü ardımıza alır, günü biz gibi yaşarız
        Yarınlar uzakta değil, adımları biz atarız
        Uçan kuştan da güç bulur, tüm düşlere renk katarız
        Bak zihnine boş değil ki, ardımızda iz bırakırız
        Sırrı karanlıkta tutar, poyrazı kardeş sayarız
        Yağmurlardır yoldaşımız, ruhu su ile sararız
        Çağrıyla nefes alırız, ayazı ateş kılarız
        Yarınlara inansak da varı yokla bir tutarız, biz.'       demişim.

        Çocuk sen de...

10 Eylül 2012 Pazartesi

Erdem


        Erdem hakkında yazmak istediğimi söylemiştim. Erdem hayatımda inanılmaz anlamı olan dönemlerden bir arkadaşım. Öyle ağız dolusu anlamlı fln dediğim dönem ilkokul oluyor. Erdem'le ilgili en net hatırladığım şey bir gün elime inanılmaz ince ve uzun bir ağaç dalıyla kazara vurmuş olması. Tabi canımın nasıl yandığını anlatamam ama insan ruhu ölürken parmaktan mı çıkıyor acaba diye bile düşünmüştüm. Çok mızmız bir çocuk sayılmazdım sanırım ama o gün Erdem'in onca ısrarına rağmen gidip kimseyle oynamamıştım. Herkes bunun sebebini Erdem'e olan kızgınlığım sanıyordu ama yalnızca canım yanıyordu. Hatta o kadar canım yanıyordu ki tüm tatlılığıyla "Lütfen git sen de oyun oyna söz ben yanınıza bile gelmicem" diyen arkadaşıma sadece parmağımın acıdığını anlatamamıştım. Çünkü ağzımı açacak olsam animelerdeki kızlar gibi gözlerimden şelaleler fışkıracaktı şüphesiz. Sonraki iki yılın ardından başka bir yere taşındık ve ben hayatımın en güzel zamanlarının sona erdiğinden habersiz bir kız çocuğu olarak hayatıma devam ettim. Ama daha ilk yılın sonunda haberdar ettiler sağ olsunlar. Sonra aradan yıllar geçti bir arkadaşımı ziyarete gittiğimde tesadüfen bir kaç dakika gördüm Erdem'i. Derken Erdem mesaj atar ve yakalandık hissiyle yazacağım her şey aklımdan uçar, gider. Lafın gelişi yani aklım olduğunu iddia ettiğimden değil zaten. Yazının devamı sonra olsun. Bugün sevmiyorum zaten kendimi. Çocuklukla ilgili bişeyler iyi gelir diye düşünerek bu yazıya başlamıştım. İyi geldi de ama bugün çok konuştum, aklımdan geçenleri söylememek istediğimde tam bir geveze olup çıkıyorum. Sussana arkadaşım. Yok ama illa bi savaş vermem lazım o zaman da aklımın ( şu varlığı şüpheli olan ) iplerini bırakıyorum. Ondan sonra siz görün pazar yerini...

Re

Yine ben miyim düşen
Hiç zamanım da yok ki
Yine ben kopup gelen
Bilmediğim şey yok ki

Yine de geldim dünyaya
Hiç zamanım da yok ki
Yine de geldim dünyaya
Hiç yok

İçim yanar içim bilmez
İçim var içim düşünmez
İçim aşk içim değişmez
İçim saf içim kirlenmez

Yine ben miyim düşen
Görmediğim şey yok ki
Yine ben kopup gelen
Bu dersin sonu yok ki

Yine de geldim dünyaya.            İyi ki yazmışlar, iyi ki söylemiş Harun...                                    

Şöyle olur böyle olmaz

         Başka şeyler yazacakken kafam karıştı ben de bir iki isyan edeyim dedim.İnsanların anlamsız eleştirileri bazen gerçekten çok bunaltıcı oluyor. Ya tamam bunu sırf laf olsun, bi iki şey söyleyeyim ya da ne bileyim amaçsızca yapabilirler ama sözü uzatırken azıcık düşünmek iyi olabilir bazen.
         * Iyyy mentollü sigara mı içiyorsun??? Lütfen değiştir şunu başka bişey iç artık...
         - Hayırdır öpüşecek miyiz birazdan ? Ne yani niye bu kadar dert edilir ki bu ?
         * Saçlarını neden topladın? Çok çirkin olmuşsun.
         - Sanırsın adamla sözleşme imzalamışım biraz sonra podyuma çıkmam gerek.
         * Neden giyinmedin ? Böyle dışarı mı çıkılır ?
         - İnsan eşofmanla gezerken çıplak sayılıyor da benim mi haberim yok acaba...
         * Offff çok konuşuyorsun aaa hiç susmadın... ( 5 dakika sonra ) Ya sesin soluğun çıkmıyor sen böyle olunca çok sıkılıyorum...
         -Kraliyet soytarısı hizmetinizde, nasıl isterseniz öyle olurum efendim tabi ne demek.... 

         Neyse bu kadar yeter şimdilik. Bu hafta sonunu hiç sevmedim buhranlar içinde geçti. Bol bol yemek yaptım. Yemek bir yere kadar reçel, marmelat.... vs vs.... Ve en son mutfaktan uzak durmaya karar verdim. Bir sürü şey okudum. Takip ettiğim blogları kurcaladım biraz, eskilerde ne var ne yok diye... Eski dergileri gözden geçirdim... Odamda ciddi değişiklikler yaptım. Ama bir türlü düzene girmedi hala... Nasıl düzelecek bilmiyorum doğrusu... 
         Çocukluk arkadaşlarımdan birini de her an bir anne terliğiyle fln öldürebilirim. Tüm saçmalığı onun suçuymuş gibi örtbas edip gidip uyuyayım.
         

9 Eylül 2012 Pazar

Yeni Hayat


        Herkes doğar ve ölür. Bazıları büyümeye vakit bulamaz, bazıları inat eder büyümez, bazıları istese de beceremez ve bazıları büyümeden çürür. İnsanların vazgeçmişliğinden yakınıyorum uzun süredir. Ve etrafımdaki vazgeçmişlerin sayısı da giderek artıyor. Ama dönüp öncesine bakınca insanların vazgeçmeden önceki yaşamları da bana fersah fersah uzak. Yaşama sevincinin fazlası bana inanılmaz boğucu geliyor. Kimi zaman gerçekten tahammül edemiyorum kimi zamansa hayretler içinde seyrediyorum.

        Zaman zaman nefes almak için mezarlıklara gittiğim oluyor. Mezarlık sakinlerinin çoğunun herhangi bişeyden vazgeçtiğini sanmıyorum zira çoğu istemeden kendilerini ölümün kucağında bulmuşlardır. Ama geçen zaman pes etmelerini sağlamış mıdır bilmiyorum Henüz içlerinden bana karşılık verip durumlarına dair açıklama yapan çıkmadı. Varlığımdan rahatsız olup olmadıklarını bilmek isterdim. 

        İnsanlar ölülerini unutmak için mi gömer ? Yoksa gömdükleri için mi unutur ? Bilmiyorum.

        Ben neden unutamıyorum ? Bilmiyorum.

8 Eylül 2012 Cumartesi

haftasonu-ailemden-erdem


        Yine böyle bir hafta sonunun ardından -kaybolan sen- alışılmadık mutlu, sevip sevilmenin verdiği o garip ışıltıyla dönmüştün. Peki bu beni mutsuz mu etmişti ? Hayır tabi. Kimsenin mutluluğuna yerinmedim şimdiye dek. Ama yalnız kalmış gibi hissetmiştim. Halbuki hep yalnız olduğumdan ve yalnızlığı çıkarmamacasına giyinmişsin gibi algılamamdan bu güruhta terk edilmiş hissetmiştim. Sonrasında fark ettim ki mutluluğunda silindi o ışıltı da... Ama bu da beni mutsuz etmedi. Hep iyi şeyler istedim hepimiz için. Herkes için, senin için ve en son da kendim için... ve biz iyinin ne olduğunu her zaman göremeyen varlıklarız. Hepimize selam olsun sevgili dünyalı dostlarım.

        -Kendilerini yılın çifti ilan ettiğim iki dünya tatlısı insandan da bahsetmek istiyorum. İnsanların bir ilişkiye başlamadan önceki iletişim çabaları hep çok hoş gelmiştir bana. Saatlerce -koridorlarda- gelip gelmeyeceği belli olmayan birini beklemek, kulağa garip gelse de o umut ve mantık dışı azim mükemmel şeylerin başlangıcı olduğunda aklımdan yalnızca tek kelime geçiyor : Evet !!!!! 
İnsanlar yalnızca birbirlerinin huzurunu bozmadığı sürece birbirinin hayatına dahil olmalı bence. Yoksa tartışmalar, didişmeler ' burada hayat var' demenin en güzel şekli. Kızımız dünyada masumiyetin hala var olduğunun en iyi örneklerinden biri. Sevgili damadımız (böyle söyleyince aileye bir eklenti gibi duruyor ama öyle değil yalnızca tanımlamak adına yoksaaa zaten kardeşimiz kendileri ) tanımlarken çoğumuzun bahsettiği ortak paydada ama kanlı canlısını pek azımızın görebildiği biri. Duygusal mevzularda başarısı sıfır olan ben mevzuyu özetlersem gerçekten iyi şeylerin olabildiğine sayelerinde inancımı yitirmeme azmindeyim.-

       Erdem'le ilgili anlatmak istediklerim var ancak şu an fark ettim ki o apayrı bir yazı yazmamı gerektirecek.


6 Eylül 2012 Perşembe

Diğeri

         Bazen gerçekten içimde hiç tanımadığım birinin yaşadığına şahit oluyorum. Ya gitmenin bir yolunu bulayım ya da o gitsin ben nefes alayım.

Sen uyurken

        Hiç bilmediğin öykülerde, hiç bilmediğin roller giydiriyorum sana. Hiç sahip olmadığımız kadar, hiç görmediğimiz kadar umudumuz oluyor. İyi mi bilmiyorum ama şimdikinden kötü olmuyor hiç bişey. Mutluluk değil ama bolca huzur bahşediyorum düşlerimize. Kulağa evcilik gibi geliyor ama inan o kadar sinir bozucu olmuyorum. Ne var işte kendimce eğleniyorum biraz. Olmayacak her şeyin oldurulacağı tek yerde oluyoruz. Haberin dahi olmuyor, şikayetin de olmaz sanırım.

4 Eylül 2012 Salı

Veda.

        Umutsuzluğun ve sebebini tam olarak çözemediğim acından başka bişeyin yokmuş gibi görünen hayatına sığdıramadıkların bu hayatta kaçırdıklarındır belki. Çok uğraştım tek başıma. Ve karşıma çıkan herkesle ruhumdaki yaşam denen ateşi paylaştım, en azından denedim. Bilmediğim, kimsenin bu kadar cömert olmayacağıydı. Sonunda tüm ateşi tükettim, hiç bitmeyeceğine inandığım anda tükettim. Neden böyle bilmiyorum hayatı umursamayanları daha ilgi çekici buluyorum. Aslında bişey bulduğum yok sadece bilinçaltı bir anlamsızlık. Çok şey sormak istedim ama soramadım. Acının da yalnızlığın da tadı kaçıyor paylaşınca. O kekremsi tat hayatından eksilse çok şey kaybetmezdin diye düşündüm. Sen ne düşündün bilmiyorum. Ben bugün gidiyorum. İnsanların yüreği buz gibi olduğunda nereye giderler öğrenmeyi deneyeceğim. Başarabilir miyim bilmiyorum ama bazı başarıların tesadüfi olduğuna inandığımdan deneyeceğim. Ellerim hep soğuktu, şimdi buz gibi bir de yüreğim var. Dönülmeyecek yollara girmeden önce çok düşünmek gerekir sanırdım. Düşünürsen vazgeçermişsin meğer. Bugün son günüm olsun, kalabalık etmek istemem. Söylemiştim ben kimseden bişey isteyemem. Hiç göremeyeceğim bir cenneti beklemekten usandım. Pervasızca tükettiğim ateşin bedelini gidip tükenerek ödeyeyim bu hesap kapansın.

3 Eylül 2012 Pazartesi

İsterseniz aldanmaya devam edin ama bir kez söylüyorum.

        Bu dünya buna değecek bir yer olsaydı, akıl sağlığımdan şimdiye kez defalarca şüphe edebilirdim. Ancak açık hava tımarhanesi şartlarında sağlıklı olmak zaten büyük bir dezavantaj olacağından düzeni bozmamaya gayret göstermekteyim. İnsanlara verdiğim izlenimden son derece rahatsızlık duyuyorum sadece. Beni içinde sevgi kelebekleri uçuşan, herkesi iyi sanan biri olarak gördüklerini biliyorum. Ama öyle olmadığımı da çok iyi biliyorum. Lakin elimden bişey gelmiyor ve bu birazcık ikiyüzlü hissetmeme neden oluyor. Bu yanlış izlenimin zaman zaman işime yaradığı da oluyor tabi. Hiç olmadık insanların içindeki kaybolmuş o iyi taraf bu savunmasız, masum görüntüm sebebiyle açığa çıkıyor ve zaman zaman gerçekten ucuz atlatıyorum. Sadece kimseyi kandırmak istemiyorum. İyi değilim ama çabalıyorum. İyi olmanızı ise dünya daha iyi bir yer olsun diye istiyorum. Yoksa herkesi kayıtsız koşulsuz sevdiğimden ya da hepinizin içinde bir melek saklı olduğunu düşündüğümden değil. Ama yok illa cehenneme dönecekse ortalık, kafamın içinde bunun gibi on hayatı sığdırabileceğim bir evim de var. Bunalınca gidiyorum, iyileşip dönüyorum. Tahammül edemeyecek hale gelirseniz, canımı sıkmamak kaydıyla çıkıp gelebilirsiniz. Ya da birbirimizin canını sıkarak da eğlenebiliriz. 
        Sanırım bu kadar çok ilaç kullanmak olmadık etkileşimler yaratıyor. Ve çok canım sıkılıyor.

1 Eylül 2012 Cumartesi

Akşamlarda Bilmediklerim

        Hava kararmaya başlarken içim kıpır kıpır olur. Bilmiyorum ama tüm iç huzursuzluğuma rağmen havada bir huzur varmış gibi hissederim. Bu akşam oldukça iyi hissediyorum. Ama neden olmak istediğim yerde olamadığımı merak ediyorum. İkinci tekile hitaben yazdığım şeyleri, kimsenin kişisel almaması nedeniyle oldukça rahatım. Halbuki bir şekilde tanıdığım, bildiğim herkesin yeri var söylediklerimde. Ben hiç bişeyin dümdüz olmasından hoşnut değilim. Neden bir kitapta okuduğumuzda hoşumuza giden durumları günlük hayatta pratiğe dökecek olsak saçmalık oluyor anlamıyorum. Bir şekilde sesini duyuyorum, varlığını hissediyorum. Ki bu hayatıma dahil olduğun anlamına geliyor. O kadar boş olduğunu söylediğin hayatının neresine sığamıyorum, bilmiyorum.

        Çocukken dağlara çok daha yakın, kalabalığa çok daha uzak bir yerde yaşarken, sel sularının açığa çıkardığı pürüzsüz kayalıklara uzanır, ayaklarım serin suların içindeyken gökyüzünü izleyip tek başıma uyuklardım. O kayalar yerindedir ancak şimdi sığar mıyım bilmiyorum. Bana verdikleri huzur başkalarına yeter mi bilmiyorum. 

30 Ağustos 2012 Perşembe

* * * * * * *


        * Bir erkek, kendine mahkummuş gibi hisseden bir kadınlayken ne hisseder merak ettim. Ya da bu mahkumiyet ona bir kadını daha da mutsuz etme hakkını mı verir ?

        * Yan yanayken mutlu olduğunu düşünüp, mesafelerle birbirine düşman kesilen insanların ilişkisini anlamlandırabilir miyiz ?

        * Birbirimizi mutsuz etmek ya da mutsuzluklarımızı büyütmek dışında ne yapıyoruz ?

        * Kalabalıkların içine saklanmak gerçekten mümkün mü yoksa kalabalığa karışıp kayboluyoruz da biz mi bilmiyoruz ?

        Samimiyetsiz insanlardan hep uzak dururum. Fazla sıcakkanlı insanları da samimiyetsiz bulurum. Beni korkutuyorlar. Çünkü bir kitap kadar açık yaşamayı seviyorum.

28 Ağustos 2012 Salı

Sigara

        Sigara sağlığa zararlıdır. Tüh bilmiyorduk! Hayatımızda bizim için yanlış olan tek şey sigara sanki... Ama son günlerde bırakmam gerektiğine dair inanılmaz bir baskı kurdum kendime. Şüphesiz kendimle savaşacak gücüm de var. Zaten tiryaki sayılmak gibi bir durumum olmadığından bir telaşım acelem de yok. Ancak sanırım bırakmaya da hiç niyetim yok. Çünkü gerçekten inanılmaz bir keyif alıyorum sigara içmekten. Üstelik resmen duygusal bir bağımız var. O boşluk neyle doldurulabilir hiç bi fikrim yok. Yazının devamı sonra...

26 Ağustos 2012 Pazar

Mantığı Şaşmaz

        Bir kaç gündür kafamı kurcalayan çok saçma şeyler var. Taciz edilmek istemeyen kadınlar dışarı çıkmaktan mı vazgeçmeliler ? Yok, tamam vazgeçmezlerse tacizi hayatın parçası olarak kabul edip susmalılar mı ? Yoksa üstüne bi de utanç mı duymaları gerekir ? Neyin ne olduğunu ben de biliyorum ama etrafa kulak kabarttığımda gerçekten dehşete düşüyorum. Ama bu mevzular gerektiğinde bi zeka testi fonksiyonuna da sahip. Yani akşamüstü dışarda görüşelim diyen arkadaşınızın, "benim çocuğum olsa kesinlikle müsaade etmem" demesi çok manidar mesela. 
        Yüzünü, fikrini bilmediğiniz insanlardan kaçmanız, korunmanız gerek. Bu mümkün mü emin değilim en azından bu şartlarda. Yakınları söz konusu olduğunda " vay efendim neden baktın ? " diye ortalığı yıkanlar, üstlerine üniformalarını giyip karşınıza geldiklerinde taciz edilmekten kendi tercihinizmiş gibi söz edebiliyorlar. Tüm emniyet işi gücü bırakıp sapık peşinde koşsun diyen yok tabi. Ama birileri kafamı bir çöp konteynırında gövdemi bilmem nerde bulduklarında yapacakları mesainin bana hiç faydası olmaz. Şimdiden teşekkür ediyorum kendilerine, hiç zahmete girişmesinler.
        Son olarak, tüm yıl boyunca çalışır durumdaki güvenlik kameralarının yalnızca lazım olduğu gün güç kaynağında sorun çıkıp devre dışı kalması ne de hoş değil mi ? Sevgili sapık, yarın sokaklarda burnumun dibine kadar sokulabilirsin. Bunun benim dışımda kimse için bir sakıncası yok. Sen beni taciz ettiğinde bunu umursamayanlar, ben sana hoşgeldin partisi düzenlediğimde bakalım nasıl tepki verecekler...

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Kırıklık

        Hayal kırıklığı mı ne bu tam olarak bilmiyorum. Ama hoş bişey olmadığından eminim. Mideme giren kramplar, bir türlü geçmeyen baş ağrısı mutluluk ya da huzur emaresi olamaz değil mi? Kimseden bişey ummadığımı sanıyorum ama yanılıyorum ya da sınırlarım fazla net. Çitlerimden öteye kafamı çevirip bakmıyorum bile. İnsanlarla bu kadar uyumlu olup kimseyle yapamayan bir ben varım herhalde diyeceğim ama bu da fazla mı benmerkezci bi düşünce olacak. Ama en azından halimi olduğu gibi kabul edip değiştirmemeye karar verdim.
        Ama artık ne olacaksa bu şehrin dışında olmalı. Nesi var nesi yoksa tükettim. Olanı biteni mazgallardan içeri bırakıp gideceğim.

24 Ağustos 2012 Cuma

Sevmeyin Beni.


        Ağız dolusu küfürler etme günü bugün. Boktan dünyanın boktan insanlarının aslında hep iyiliğe ait olduklarını düşündüğüm için. Yanıldığımı gördüğüm anlar benim için unutulmaz olur. Bu da öyle olacak.
        Ben sevmiyorum artık sizi. Size de aynını tavsiye ederim. Çünkü kimsenin üç kuruşluk değeri yok gerçekten. Kim ne boka yarıyor, ne halt ediyor. Ben de çok farklı sayılmam belki de. Şimdi her şeyi siktir etme vakti.

16 Ağustos 2012 Perşembe

Aynadaki Ben

        Kendimi gördüğüm insanlarla çok sık karşılaşmam. Ama nadiren de olsa bu gerçekleştiğinde hem ciddi bir çekim duyar hem de korkarım. Çünkü karanlıklarımın her köşesini çok ama çok iyi tanırım. Göremediklerimi öğrenmek, zaten bildiklerimi farklı bir konumdan ele almak istediğimdeyse bir türlü amacıma ulaşamam. Hem kendi beceriksizliğimden hem de asosyalliğin doruklarına varan gereksizliğimin aynadaki aksinden. 

12 Ağustos 2012 Pazar

-

        Yalan söylemek konusunda harikayım. Mutluymuşum gibi yapmak ise uzmanlık alanım çünkü rahat rahat huysuzluk yapıp kendi içimde debelenemiyorum bile. Çok mutluyum, çok mutluyum şeklinde dolaşınca tüm o umut enjektörü timsali dolaşan insanların hedefinden çıkmış oluyorum. Sormak istediğim bir sürü soru var ama sormaya utanıyorum.
                                                                          
                                                                                            Offffffffffffffffffff ! 

7 Ağustos 2012 Salı

Başkalarının Rüyaları

        Başkalarının rüyalarında bile istediğime, gerçeğe, özüme daha yakınsam ve bunu hatırlamak, başkalarından duymak beni bu kadar şaşırtıp, mutlu edebiliyorsa ben burda ne halt ediyorum. Ne zaman, nasıl kendimden bu kadar uzak düştüm ya da daha doğru ifade etmek gerekirse ne zaman böyle uyuz bi kız oldum hiç bilmiyorum. Kısacık pembe saçlarım varmış, savaş muhabiri olmuşum. Savaş burda ve savaşmayı bırakalı çok oldu. Kendi sığınağımda ne olacaksa olsun diye beklemeye başladığımda küfe bulanmamıştım. Bu kadar zaman sonra dışarıya çıkarsam ne bulacağım, kim olacağım merak ediyorum. Bunu yapabilir miyim merak ediyorum. Yoksa sığınağım sandığım yer çoktan ebedi evim mi oldu merak ediyorum. Ama bunu öğrenmenin yolunu henüz bilmiyorum.

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Tarih

        Keşke tüm dünya tarihini yeni baştan yazabilsem. Evet derdim yoktu ya bu gece de bunu dert edindim kendime. İnsanların büyük bir inatla acılar içinde yaşatılması mide bulandırıcı. Daha bugün olanlara yardım edemiyoruz kimseyi kötülük yapmaktan alıkoyamıyoruz kaldı tarih... Ben böyle bir dünyayı kabul edemiyorum. Çocukluk, olgunlaşamamak olarak adlandırılabilir ama huzur içinde uyuyabilmem için tüm çığlıkların susması gerek. Sahip olduklarımın tadına varabilmem için bunların kimsenin yoksunluğu olmaması gerek. Hayatımın ziyan olmaması için isteklerim doğrultusunda yaşamam gerek. Etrafımda benimle aynı hisleri paylaşan insanlar olması gerek. İşe yarayacak olsa oturup günlerce ağlayabilirim. Ağlamak, konuşmak hiç işe yaramıyor. Artık hayatımın kontrolünü sağlamam, bir yerlerden başlamam gerek.
        Gerçekten anlamak çok zor başkalarının acılarından beslenen mutlulukların sahipleri insan olabilir mi? Şimdilik bu konuda söyleyecek başka sözüm yok.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Kimdi bu kız...

        Ne zaman, nasıl bulmuştum bilmiyorum ama defalarca dinlemekten sıkılmayacağım bir şarkı bulmuştum. Daha sonra bunun ölen yahudi asıllı bir kıza ( ki ismini de hatırlamıyorum ) ağıt olduğunu öğrendim. En son ne zaman o kadar etkileyici bişey dinlediğimi hatırlamıyorum bile... Ama uzun uğraşlar sonucu harap ettiğim hafızam intikamını aldı diyebilirim. Bir türlü bulamıyorum. Kimdi o kız...

31 Temmuz 2012 Salı

Sabahın Köründe Gece Modu

        İnsan kaldırıp geçmişini çöpe atamıyor malum... Son günlerde her yerden eskiden kalma birileri çıkıyor. Birbiriyle bağı olan insanlar söz konusu olsa anlayacağım. Ama akın akın gelen bu insanlara ne oldu da böyle taarruza geçtiler gerçekten bilmiyorum. Başta gerçekten çok rahatsız oldum. Sonra dedim boşver biraz nostalji yapar sonra beğenmezsek herkesi geçmişe geri göndeririz. Düşündüğüm kadar kolay olacak mı bilmiyorum ama deneyip göreceğiz. Bir de bu siyasal bilimler ve mühendislik fakülteleriyle problemim nedir bulamadım ama üzerimde bir lanet varmış gibi hissetmeye başladım. Meselenin özü üniversitede fosil gibi gezmeye devam etmemek gerek zahmet edip mezun olsam çok iyi olacak... Ama mezun olanların, çalışmaya başlayanların hallerine bakıyorum... Herkes yürüyen ölüler modunda hatta belki ölseler daha iyi resmen ruhları azapta. Korkmalı mıyım bilmiyorum. Canım sıkılıyor ben neden normal insanlar gibi uyuyamıyorum.

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Sınav

        Bugüne dek oturup hiç bir sınava çalışabilmiş değilim. Ama dün gece bu gidişe bir dur demek istedim. Aldım kitabımı oturdum. Sonra fark ettim ki sabah olmuş ve ben tükenmek üzereyim. Neyse dedim uyuyup dinlendikten sonra çalışırım. Uyudum, dinlendim ama ders çalışmak için yeterli olmadı bu. Bünye bir türlü durumu kabullenemiyor ki... Dağ gibi konular, yolun sonu çok karanlık, görebilene aşk olsun.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Babalar ve Çocukları

        İnsanlar babalarını bir çok şekilde kaybedebilir. 
    Ölümün zamanı olur mu bilmiyorum ama gün gelir kaybedersiniz babanızı. En mutlu günlerinizde dahi eksikliği, mutluluğunuzu da eksik bırakır.
    Kimileri daha doğmadan kaybederler babalarını. Varlıkları umursanmaz ya da buna fırsat bulunamaz çeşitli saçmalıklar, tuhaflıklar nedeniyle.
    Bazen ebeveynler boşanmayı beceremezler ve birbirlerinden kurtulmaya çabalarken çocukları bu sürecin sonunda babalarını da kaybedebilir.
    Bazen babalar olmadık birine ilgi duyup eşlerini aldatabilirler. Bazıları yalnızca evliliklerini değil, çocuklarına olan sevgilerini de ezer ve bunun üzerinde yeni duygularını yükseltmeye çalışabilirler.
    Babalar giderken kimilerine güzel anılar, kimilerine kötü hatıralar, kimilerine ise büyük bir öfke bırakırlar.

24 Temmuz 2012 Salı

- Trenler -

        Trenleri severim hem de çok. Kendime ait olan, olmayan bir çok öyküyü, anıyı, hissi çağrıştırır bana.Üstelik oldukça da rahat ve keyifli bir seyahat sağladıklarını düşünüyorum. Tren demişken bildiğimiz eski püskü trenlerden bahsediyorum. Hareket halindeyken takır tukur sesler çıkaran cinsinden... Hızlı trenlerle bir deneyimim olmadı henüz ama çıkardıkları sesten hiç hoşlanmıyorum. Tren sesi dışında her şeye benziyor. Üstelik ne zaman bu şapşal sesi duysam aklımda ne varsa uçup gidiyor...

22 Temmuz 2012 Pazar

Cuma'ya Mektup...

        Başta yalnızca gecikmiş bir karşılıktı. Daha sonra İsa'nın beni hayatının hiç bir kenarında köşesinde görmek istememesi nedeniyle de küçük bir isyan... Sosyal ilişkilerde zamanlama konusunda hiç iyi olamamışımdır. Bazen çok geç kalırım ki bu mektup da bunun en iyi kanıtlarından...
        Ne parapsikoloji, ne siyaset... Bir süredir hiç birine kafa yoramıyorum. Öyle büyük bir boşlukta, öyle uzun zamandır parçalarımı toplamaya çalışıyorum ki tek yapabildiğim varlığıma dair bir sürü soru işareti biriktirmek oldu.Aslında iyi bir psikologa ihtiyacım var. Ama hem psikologum hem arkadaşım olamayacaksan ben arkadaşım olmanı isterdim.
        Ben hiç değişmeyeceğim sanırım. Geçen onca zamanda her şey bıraktığın gibi. Yalnızca tenhalaşıyorum. Belki biraz da umudumu yitirdim. Tüm enerjimi daha iyi şeylere inanmak için harcıyorum. Ne kadar başarılı olduğumdan emin değilim ama yalan söylemek konusunda iyiyimdir. Belki bu yüzden asla bilemeyeceğim.
        Kimseyi kırmak istemedim. Ama romanlardaki insanı çıldırtan aptal kadınlar gibi iyi olmak adına çabalarken, ortalığı kırıp geçirdim çoğu kez. Ve neyi, nasıl telafi edeceğimi bilmeden yıkıntılarımın arasında harcadım tüm vaktimi. Şimdi her şeyi daha net görüyorum, zaman zaman nasıl saçmaladığımı da. Yardım istediğimden değil, çoktan kalktım yürüyorum. Ama şimdi yürüdüğüm yolların beni nereye götüreceği konusunda hiç bir fikrim yok. Sadece yürüyorum.
        Senin de dediğin gibi, yazan aslında kendisine, kendi bilinçaltına yazar ve yazdığını paylaşır.Ben de seninle paylaşmak istedim ( ama beceremedim).
                                                                                               Sevgilerimle ............

Şimdi Değil



Bu vakitler bir daha gelmeyecek ,ne gidiyorsa sermayeden gidiyor. Ne insanlar geldi geçti kimileri kaldı kimileri mazi. Bazılarını çok özlüyorum, bazıları hatırlanmıyor dahi...


Bu ne şimdi ben de bilmiyorum geldiği gibi yazdım gitti


Çok özlediğim insanlar var ama bazıları neden gitti bilmiyorum bile. Bazılarını ben yitirdim, her şeyin telafisi olmuyormuş,sonra da hayatlarında yer edinemedim Yitirdiklerimi bile biriktirdim ama hiç olmadı yaşantılarımızı hiç unutmadım. Çok şey öğrettiler bana iyi kötü... Hala daha özlüyorum, insan yaşarken çoğu şeyi kaçırıyor galiba...
Cuma'ya mektup yazmak istemiştim adresini alamadım.
Burdan yazacağım sanırım...
Ama şimdi değil...

20 Temmuz 2012 Cuma

Aşklı meşkli bişeyler...

        Hiç bu konuya kafa patlatacak durumda değilim. Ama yine de kafam karışık, konuşmayı da istiyorum. İnsan bilerek aşık olabilir mi? Bu durumu kontrol edebilir mi? Yok ben istemiyorum deyip vazgeçebilir mi? "Aaa galiba aşık oluyorum ama daha henüz tam olmadım" gibi bişey söz konusu mudur? Ya da aşık olunca bunu nasıl anlar? Aşık olup olmamak çok mühim midir? 
        Bu kadar yorgunken niye böyle bişeye takıldım hiç bilmiyorum. Ama takıldım işte...
        

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Ses

        İnsan bazen sadece bir ses arıyor kimin olduğu mühim değil. Birileri bişeyler anlatsın mümkün olduğunca dinleyeyim istiyor.Ama hiç ses yok.

17 Temmuz 2012 Salı

Hayvanlar Alemi

        Ben hayvanları çok seviyorum fakat ben seviyorum diye herkes sevsin istemiyorum. Çünkü gerçekten bazı insanların bu sevme eylemini gerçekleştirme potansiyeli sınırlı. Fakat bir canlıyı sevmemek ona zarar verme hadsizliğini mazur göstermez. Bir de her şeyi eleştirme ihtiyacı duyan tipler var ki insanı zaman zaman çıldırmanın eşiğine getirebiliyorlar.Arkadaşım bir şey yapma zorunluluğun yok gayet tabi ama gölge etme bari. Böyle durumlarda her zaman yaptığımız gibi derin bir nefes alıp dönüp işimize bakıyoruz.
        Kediler, köpekler, kertenkeleler, kurbağalar, kutup ayıları, balinalar, sincaplar.... Hepsini çok seviyorum. Hepsinin bu yaşam döngüsünde çok mühim bir yeri var. Sana soruyorum lüzumsuzluklar şahı arkadaşım sen var olan oksijeni de tüketmek suretiyle karbondioksit üretmek dışında bir işe yaradığına emin misin?

16 Temmuz 2012 Pazartesi

509

        Kim güce sahip olursa olsun tutulmayacak tipler vardır. Ama bunlar ortalıkta dolaşıp muhalif edebiyat parçalayan tipler değildir. Hem de hiç. Çünkü bu tipler kendi doğruları, hakları için öyle bilenmişlerdir ki güce sahip olduklarında yapacakları tek şey; kendilerine yapılanlarla, yapabileceklerini yarıştırmaktır. Tüm bu sidik yarıştırma kavgasının dışında kalan, yalnızca insan gibi yaşamayı ve yaşatmayı isteyen çok küçük bir azınlık vardır. Tekrar belirteyim etrafta gördüğünüz hak, hukuk, özgürlük savunucusu kostümlü, kuyruğuna basılmış tiplerden bahsetmiyorum. 509'la tanışmamız nerede durmam gerektiğini düşündüğüm günlere rastladı, şanslıyım ki birbirimizi anlayabildik ve ben bu haksız ego savaşlarının içinde kaybolup kalabalıklara karışmadım.
        Nefes alıp vermek gibi fizyolojik temel mevzular dışında ortak yanı olmayan insanları bir arada yaşatabilmenin ve herkes için huzuru koruyabilmenin tek yolu tüm bu kalabalığı birbirine bağlayacak bir şeyler bulmaktır. Bu da toplumdaki herkese birey olmanın getirdiği sorumlulukları da eksiksiz edindirip, empati denen herkesin bildiği,önünden gelip geçtiği ama hiç aralamadığı o kapıyı açtırmaktır. Ki bu da herkesin ötekileşmeye çalıştığı, sürü psikolojisinden kurtulduk hesabına sürü halinde sağa sola koşuşan insanların devrinde mevzumuzun şimdilik ütopik kısmıdır diyebiliriz.


Teşekkürler Erich Maria Remarque...
     

15 Temmuz 2012 Pazar

Tüm bunlara bir de başlık mı bulacağım.

        En kötü şeylerden biridir insanın kendinden başka her şeye benzemeye başladığını fark etmesi =( Bu nasıl oldu, ne zaman, nerde başladı bilmiyorum ama bunu durdurmanın bi yolunu bir an önce bulayım istiyorum. Yazıp rahatlayayım diyorum iki cümle sonra elim çenemde bilgisayar ekranına bakıp iç sesle sohbet ederken buluyorum kendimi. Sonra derin bi nefes alıp sonrasında haliyle nefesimi verip, kalkıp gidiyorum. Bugün en iyi arkadaşım evleniyor ve ben düğünlerden nefret ediyorum. 

Ceset

        Bu dünyada en kıymetli şey çoğu zaman cesetlerdir. Ondan sonra da hastalar. En azından bu benim dünyamda böyle. Hasta değilseniz kimsenin sizi araması gerekmez. Ama ölüyorsanız bu yetmezmiş gibi etrafınızdaki bunaltıcı ilgiyle de baş etmeniz gerekir. Hele öldükten sonra ne kadar değerli olacaksınız hiç bir fikriniz yoktur. Bu dünyadaki her şey gibi bu da uzun sürmez ama böyledir. Şu sıralar sağlığım yerinde. Özlediğim arkadaşlarımın holdinglerini, şirketlerini bir kenara bırakıp benimle ilgilenmeleri için bir süre daha beklemem gerekecek sanırım...

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Bugünlerde....

        Bugünlerde söyleyecek o kadar çok şeyim var ki... Ama her zamanki gibi aksilikler yakamı bırakmıyor... Oturup iki saat yazı yazıyorum kaydetmeden bilgisayarım kapanıyor... Arkadaşımı arıyorum konuşmanın en can alıcı yerinde şarjı bitiyor. Tamam belki çok mühim şeyler söylemiyorum. Dünyayı kurtaracak da değilim. Ama altı üstü konuşmak istiyorum. Tüm bunları bir kez daha düşünmek bile tüm şevkimi kırdı. Gidip terastaki biberlere su vereyim...

13 Temmuz 2012 Cuma

Bazı İnsanlar



         Bazı insanlar var hayatımızda doğru dürüst tanımadığımız... Ama bazen yakınlarımızdan daha çok yardımcı olabiliyorlar hiç farkında olmadan... Umutsuzluklarını paylaşmaları bile orda olduklarını hatırlamamıza yetiyor... Umutsuzluklarımız, hüsranlarımız, bi halta yaramayan her şeyimizle de olsa bu evrende iyi ki karşılaşmışız.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Bu yazının adı yok.

 Hayatta yaşadığımız bazı saçmalıklar bazen tamamen kendi çabalarımızın ürünü olabiliyor. Siz tutup eski sevgilinizi en iyi arkadaşınız yaparsanız ve üstüne onun yaşam koçluğunu üstlenip onu ilişkisinde destekleyip destekleyip evlenme noktasına getirirseniz en iyi arkadaşınızı da yitirirsiniz. Neden mi? Elin kızı "ayy sevgilime ne kadar da destek olmuş" demez. Saf dışı kalıverirsiniz. Bilmiyorum. Detaylar mühim değil tabi ama insanın en iyi arkadaşını kaybetmesi tuhaf bişeymiş.

2 Haziran 2012 Cumartesi

Beklemek.

     Bazen durup, sadece başkalarının hayatını izlersin. Sıranın sana gelmesini, mutlu olmak için, sevmek için beklersin. Ama bu hayatta beklediğin hiç bir şey ayağına gelmez. Geliyorsa da zaten arkasında mutlaka bir sürpriz vardır. Durup yeterince bekledim.
     

26 Nisan 2012 Perşembe

GELGİT

Bir sokağın karanlığının bir adım gerisinde sek sek oynuyorum bu gece.





7 Nisan 2012 Cumartesi

Cumartesi


     Bu cumartesi hayatımdan bir kolaj gibiydi diyebilirim. Ne çok insan gördüm ve ne çok yoruldum. Tabi en güzel kısmı 14 yıldır görmediğim arkadaşıma saatlerce akrabalık ilişkilerimizi anlatmamdı. Bazen kendimi gerçekten durduramıyorum. Bu akrabalık ilişkilerimizle ilgili anlatılabilir her şey bittikten sonra çok uzun zamandır görmediğim bir dostla buluştuk. İç çamaşırları ne zaman nasıl evrimler geçirir konusuna bir açıklık getirdik yani en azından denedik. Yıkamadan yemeyeceğimizi iddia ettiğimiz çağlalarımızla trafik ışıklarında vedalaşmaya çabalarken gerçekten kötü hissettim. Ama arkamı döner dönmez üzüntüm çağlaların arasına karışıp gitti. Sonra açık havada kalabalıkların içinde çay keyfi... Bir gün bu kadar güzel gider de böyle güzel biter mi peki ? Hayır tabi...
     O yüzden masal gibi olsun istiyorum. Burada bitsin.

5 Nisan 2012 Perşembe

'...ruhum özledim seni....'



     Kendimle baş başa kalamamak artık çıldırtıyor beni.İçimde şehirler var. Kim olduklarından emin olamadığım onlarca insan.

30 Mart 2012 Cuma

Can

     İnsanın bir bebeğinin olması nasıl bir şeydir merak ediyorum... Herkes ne kadar mükemmel olduğuyla ilgili bir sürü şey söyleyebilir. Ama benim istediğim şey gördüklerim gibi küçücük bebekleriyle bile kendi egolarını yarıştıran insanlar gibi olmak değil. Rousseau'nun Emile'i, Sophie'si tadında bir çocuk yetiştirebilmek istiyorum. Çocuğuma karşın hayat değil, hayata hazır bir çocuğum olsun ve ben her ihtiyaç duyduğunda gerekeni yapabilmek, yapamayacağım zamanlarda da onu yenilgilere dahi hazır kılabilmek istiyorum... Çok şey istemiyorum esasında çünkü HER çocuk başlı başına bir mucize zaten. Bunun yanında neyin lafı edilebilir ki...

CLL and my current events =)

     Oldukça uzun yorucu bir gün oldu yolculuğumun başlangıcı pekiii değdi mi ?
KESİNLİKLE!!!!!!!
Evrene o kadar saçma mesajlar göndermeme rağmen tam olarak anlaşılabilmiş olmam inanılmaz   =) Evrendeki karmaşadan eminim artık  =)
Ve belirtmeden geçemeyeceğim bu CLL metodunu bulan zat-ı muhtereme saygılar...

29 Mart 2012 Perşembe

Yolculuğum


     Bazen insanın akıntıya karşı yüzdüğünü anlaması o kadar zaman alıyor ki bunu fark ettiğinde kendini sulara bırakmaya dahi vakti kalmıyor. Onca zamandır direndiğim, hayatımda istemediğim şeylerin aslında hayatımdaki eksik tatlar olduğunu anladığımda gerçekten pişmiş tavuğa döndüm denilebilir. Gerçekten ne yapıyorsam kendime yapıyormuşum...
     Neyse ki zaman zaman bu tarz problemlerim olsa da geç olmadan o trenden inip, kalabalıktan sıyrılmayı başarabiliyorum   =)
     Şimdi elimde doğru tarifeyle yolculuğuma yeniden başlıyorum....

27 Mart 2012 Salı

Kiracı...

Çizgi filmlerdeki fareciği ısrarla kovalayan pembe sabahlıklı, bigudili saçları fileyle toplanmış o ibretlik teyze bir süre önce ruhuma taşındı... Kovsam gitmiyor, rahat durmuyor, içimde ne kadar farecik varsa ızdıraptan ölmek üzereler... Yarın bu yüzsüz kiracıdan kurtulmak dileğiyle....

23 Mart 2012 Cuma

Üç Gün


     Üst üste üç gün mutlu olduğum nerde görülmüş bilmiyorum öyle bir yer varsa onu da bilmiyorum.

20 Mart 2012 Salı

Şam Şebeği Terminatör.... vs vs


     İnsan bünyesi bir çok duyguyu bir arada yaşadığında, eski zamanların tüplü televizyonlarının son günlerindeki performansını sergileyebiliyormuş  =)  Bazen hiç olmadık canlı renkler bazen donan görüntüler veeee hiç olmadık anda kararan ekran   =) Bugün ki yayın akışımızda da şam şebeklerinin nasıl gülümsediğine dair bir belgesel ve terminatör serisi vardı... Sonra da yılın kaşifinden bir insan portresi izledik....
     Ben mutluyum bugün başka da söyleyecek bir şeyim yok   =)

17 Mart 2012 Cumartesi

Zamanı geldi!


     Bir sürü kozmetiğin ve gülümsememin altına sakladığım ruhumda ne var ne yok ben de bilmiyorum. Hissedemiyorum, yaşayamıyorum, nefes alamıyorum ve sanırım birazcık abartıyorum =)
Kaybettiğim ne varsa geri almaya kararlıyım. Artık susmuyorum, durup beklemiyorum. Cepheme geri dönüyorum. 

.yollar.


     Bir gün yürürken buharlaşıp yok olmaktan korkmaya başladım. Artık daha fazla yürümek istemiyorum. Hele ki vardığım yerler böylesi zor ve hayal kırıklığıyla dolu olacaksa... Bir de artık gerçekten soğuktan uyuşmuş bir burun ve iki kulak istemiyorum. Bu nasıl bir hava durumudur anlamış değilim ki. Fln fln...

15 Mart 2012 Perşembe

Ne yapsam....


     Çeşitli gerekliliklerle başlayan huzurevi + yetiştirme yurdu projemiz sürat kazanırken bendeniz çıldırmanın eşiğindeyim... Yapılacak o kadar çok şey var ki... Bir masal kahramanı değilim farkındayım fakat çok çok çok şey yapmak istiyorum... Her şey masal olsa tüm bu yakınmalara da gerek kalmazdı aslında... ama bu mesela faslını uzatmadan geçeceğim... Velhasılıkelam insan olalım insan... Arkadaşlar rica ediyorum yani....

13 Mart 2012 Salı

Unuttuğum Şarkılar...


     En çok unuttuğum şarkılara üzülüyorum... İnsan o kadar severken nasıl unutur... Benim vefasızlığım mı yoksa ömürlerini doldurup veda etmeden giden şarkılar mı ? Bilmiyorum...

     Ama yine de seviyorum... Hem de çok... Aradan ne kadar zaman geçmiş olursa olsun dinlerken ürperecek kadar çok seviyorum bazılarını... Hoşgeldin diyorum... Hoşgeldin 'Sleeping With Ghosts' !

11 Mart 2012 Pazar

Soko - I'll Kill Her



              ...Soko - I'll kill her...
Bu nasıl tatlı bir şarkı, nasıl içten samimi bir anlatımdır böyle aklım almıyor....


  So, of course, you were supposed to call me tonight 
   You were supposed to call me tonight 
We would have gone to the cinema 
and, after, to the restaurant, the one you like in your street 

We would have slept together, have a nice breakfast together 
and then a walk in a park together, how beautiful, and then 
you would have said "I love you" in the cutest place on earth 
where some butterflies are dancing with the fairies 

I would have waited like a week or two 
But you never tried to reach me 
No, you never called me back 
You were dating that bleach-blonde girl 
If I find her, I swear, I swear... 

I'll kill her, I'll kill her 
she stole my future, she broke my dream 
I'll kill her, I'll kill her 
she stole my future when she took you away 

I would have met your friends, we would have had a drink or two 
They would have liked me, 'cause sometimes I'm funny 
I would have met your dad, I would have met your mum 
She would have said "please, can you make some beautiful babies?" 
So we would have had a boy called tom and a girl called susan, born in japan 

I thought it was a love story, but you don't want to get involved 
I thought it was a love story, but you're not ready for that ... 

Me neither. I'll kill her 
She stole my future, she broke my dream 
I'll kill her, I'll kill her 
She stole my future when she took you away 

She's a bitch you know, all she's got is blondeness 
not even tenderness, yeah, she's cleverless 
she'll dump your arse for a model called brendan 
he will pay for beautiful surgery 'cause he's full of money 

I would have waited like a week or two 
but you never tried to reach me 
no, you never called me back 
you were dating that bleach-blonde girl 
if I find her, you know, I swear, I swear, I swear ... 

I'll kill her, I'll kill her 
She stole my future, she broke my dream 
I'll kill her, I'll kill her 
She stole my future when she took you away 
I'll kill her, I'll kill her 
She stole my future, she broke my dream 
I'll kill her, I'll kill her 
She stole my future when she took you away 

Man, I told you, you know, if I find her, i really, i, i mean, I'll kill her, for real! 
it's like for sure, you have to know, uh, I mean, you know, I can do it, man, 
I'll kill her.

Cumartesi Akşamları


     Cumartesi akşamları kafam oldukça karışıyor... Soracak bir sürü sorum oluyor ama kimseye soramıyorum. Deniyorum, deniyorum lakin cevaplarını da bulamıyorum. Cumartesi akşamları kafam karıştıkça karışıyor...

10 Mart 2012 Cumartesi

Patlayan Yumurtalar....


     Yumurtalar patlar mı demeyin patlar hem de çok güzel patlar...
     Şimdi nasıl olacağını anlatıyorum. Yumurtamızı güzelce yıkayıp su dolu bir cezveyle orta ateşteki ocağımızın üzerine koyuyoruz... Daha sonra bunu tamamen aklımızdan çıkarıp gidip makyajımızı yapıp saçlarımıza şekil veriyoruz... Arkadaşımızı kolumuza takıp kendimizi sokaklara atıyoruz... Saatler sonra evdekilere yumurtanın keyfinin nasıl olduğunu soruyoruz. Veeee işte patlamış yumurtamız hazır. Yanmakla kalmayıp harika bir biçimde patlıyor... Üstelik aspiratörünüzü de kolayca bozmuş oluyorsunuz...
     Bugünlük patlayan yumurtalar tarifimizin sonuna geldik....

Günaydın... =)


     Güzel bir güne fazla erken uyanmış olmak bazen problem olabilir. Dostlarınız koyun olmayı kabul edip kendilerini feda edebilirler belki. Ama bu da işe yaramayabilir. Kaçan uykunuz bir süre sizi görmek istemeyecektir.Yalnızca sizin için kahvaltı hazırlamamış olabilir ev ahalisi ve bunu sizin iştahınız kaçıncaya kadar dert etmeyebilirler de... Güzel bir günün başlangıcı iyi olmak zorunda mıdır sanki ? Bazen biraz makyaj, bazen brunch keyfi, bazen beklenmedik bir karar günü kurtarmaya yeter. Evet evet evet....  =)

9 Mart 2012 Cuma

Estetik


     Estetik gerçekten hayat kalitesini yükseltiyormuş insanın... Bunu anlamam biraz geç olmuş gibi görünebilir... Ama daha önce farkında olmadığımdan değil, etrafımda bu kadar çok güzel olmadığından olsa gerek   =)
    Artık her gün güzel... Yani hayat hükmen mağlup zaten. Sonunda her şeyin tadı güzel... Hayat güzel, kızlar güzel...   =)  

8 Mart 2012 Perşembe

-



     Güzel şeyler insanı yoruyor bazen   =)  Bir sürü tırtılın gezintisine şahit oldum bugün... Kımıl kımıl binlerce... Çok keyifliydi   =)  Canlarım, ciğerlerim bugün herkesi, her şeyi seviyorum...

Dananın Kuyruğu


     Bugün, şu dananın kuyruğu nasıl kopar, nasıl koparılır, amaç nedir, ne beklenir gibi mevzulara tam anlamıyla vakıf olma günüdür.Hepimize hayırlı olsun.

7 Mart 2012 Çarşamba

Bir bıraksam

     Bir bıraksam kendimi derbederliğin eşiğindeyim. Gece gündüz uyurum... İştahım kesilir, çıkmam evden... Yine bırakırım her şeyi ne okul ne iş ne hayat.... Kimse gelmez aklıma, kimse hatırlamaz beni....
Yine hiçliğimin esiri olurum... Pijamalar üniformam, yastığım dostum...
Bir bıraksam kendimi neler olur...
     Ama yok, yok, yok bırakmam artık...
     Seyirlik de olsa hayatın tadı.... ... .... =)

Bugün

Her gün olduğu gibi uykumu alamadım
Her gün olduğu gibi berbat görünüyorum
Her gün olduğu gibi çok yorgunum
Her gün olduğu gibi kahvaltı yapmadım
Her gün olduğu gibi sevdiğim bir şey yok
Ama hissediyorum bugün harika olacak 

Geçmiş???


     Her şey gerçekten geçip gider mi öylece ? Çocukluğumdan mı ? Huysuzluğumdan mı ?
Bilmiyorum benden her şey geçip gitmiyor... Gittiyse neden hala canım yanıyor? .... ..... .....
Sadece uykularım kaçmasın, Kahve keyfimin ardından güzel bir gün başlasın istiyorum...
Çok şey mi istiyorum   =)   Sanmam   =)

6 Mart 2012 Salı

Sevgili Hamlet Gel Anlaşalım...


     Sevgili Hamlet gel anlaşalım... Sen Shakespeare'in mahkumusun, ne yapıp ne edeceğin aşikar... Peki ben ne yapacağım ya da ne yapmalıyım... Kim olmam gerek henüz ona bile karar verebilmiş değilim... Yerini almaya hiç niyetim yok ne o kadar ezber ne de buhranların beni hiç cezbetmiyor doğrusu... 
     Gertrude olma fikri çok can sıkıcı. Ne gelinlik giymek ne ölen eşimin kardeşiyle evlenmek hiç bana göre değil.
     Kral Claudius... Bu adam tanışmadan canımı sıkmaya başladı bile sırf Claudius'un karşısına çıkmak için acaba Hamlet mi diyorum....
     Ophelia... Çok boş hissettiriyor Hamlet bu kızı gerçekten seviyor mu onu bile anlamış değilim... Madem bir süreliğine başka biri olacağım iyi kötü etrafımda ne olacaksa hakkıyla olsun...
     İyisi mi ben biraz daha düşüneyim....

Feriha'ya...


     Bak Feriha nerelerdesin, nasılsın bilmiyorum ama umarım aklımıza gelen başımıza da gelmez... Herkes kendince haklı zaten, mevsimler, hormonal değişimler... Hepsine tamam ama daha birkaç hafta önce 4. kattan düşen bir kedinin sokaklarda işi ne? Hayır hem sen perişansın hem biz...
     Fazla uzaklaşmış olamazsın yol yakınken dön ne sen üzül ne biz üzülelim...