19 Aralık 2013 Perşembe

GÜNAH!


        Bir yerlerden tekrar başlamak gerek. Anlatacak çok şey biriktirdim şu süreçte. Hiç biri eğlenceli olmasa da paylaşmak istiyorum. Küçük bir çocuğun kalbini kırmak, kaybetmek ne kolaydır. Başkalarına bunun için kızmaksa çok daha kolay olanıdır. Ama bunu hiç fark etmeksizin nasıl yapabildiğimi gördüm.
" Öğretmenim bugün çok kötü hissediyorum. Dışarda bir sürü ağacı kesiyorlar. Bu da öldürmek gibi bişey değil mi ? " diyebilen bir varlığı üzmek kesinlikle çok çok günah olmalı. Babasının alamadığı kitap yüzünden yapılmayan ödevler için aldığı eksilere üzülen bir çocuğu "neyse yaptığında düzeltirler o eksileri nasılsa..." diye geçiştirmek de ayrıca günahtır eminim. 
        Dışardan bakıldığında apaçık görülebilen şeyler, burnumuzun dibinde gerçekleştiğinde görülmesi çok güç bir hal alabiliyor. Neden? Çünkü biz büyüdük. Çok mühim işlerimiz var. Dünyada çok mühim problemler var, uğraşılacak... Sanki hepimiz süper kahramanlarız ya her zaman daha daha önemli şeylere koşturuyoruz. Şu an bu çok mühim işlerle meşgul hepimize ağız dolusu küfürler ediyor yüreğim. Hissetmeyi unuttuğumuz anda bitiyor insanlığımız. Ne zaman, nasıl böyle olduk bilmiyorum ama umarım bir an önce iyileşiriz. 
" Şimdi uyuyalım uyudu mu her şeyi unutur insan." Daha sonra güneşi uyandırıp hep birlikte hissetmeyi hatırlarız belki....

2 Aralık 2013 Pazartesi

Özür.


        Her şey hakkında konuşabilirim gibi geliyor ama fiziksel hastalıklar hakkında konuşmak zor hele ki kişisel anlamda... Önce kafa karışıklığından sustum sonra iyileşmeyi bekledim. Sustuğum herkesten özür dilerim. 

18 Ekim 2013 Cuma

Bazen gitmek şart.


        Birkaç günlük tatilimi nasıl değerlendireyim ne yapayım derken... Bitti bile!
        Gezip tozmak istedim ama yapmam gereken işler, huysuz çocuklar gibi, eteğimi bırakmadı. Bahane tabi... İşler de yorgunluğum da olduğu gibi duruyor... Şimdi yavaş yavaş toparlanıyorum. İkiye bölünmüş hayatımın hangi parçasında olursam olayım olağan bir ruh halindeyim. Ancak bu geçişler insanı mahvediyor... Neyse ki geçip gidiyor, büyütmenin lüzumu yok.
        Yeni bir oda arkadaşım var =) Adı Çıra =)
        Kendi tutsaklığıma ortak ettiğim için üzülüyorum ama sonra "... nasılsa olacaktı en azından kötünün iyisi olabilirim..." deyip avunurken ve hatta bu satırları yazarken bile bilinçaltım haykırıyor KÖTÜNÜN İYİSİ KÖTÜDÜR. 
        En kötüsü okumaya vakit ayıramıyor oluşum... O kadar yoruluyorum ki akşam yemeği faslını atlatıp kısa birkaç telefon görüşmesi yaptıktan sonra uyuyor muyum yoksa bayılıyor muyum emin değilim. Son iki ayda yalnızca iki kitap okudum. Aldığım dergilerden yalnızca birinin ambalajını açıp şöyle bir göz gezdirdim. Diğerleri raftan alındığı gibi bekleyişteler. Ama o bekleyiş bitecek.
        İzlediğim birkaç dizinin yeni sezon bölümlerinin yayınlanmasıyla içimde tarifsiz kıpırtılar hissetmekteyim. Ama sömestr öncesi izlemem mümkün olmayacak. Neyse onlar da beklesin...
        Burada gevezelik etmeyi özlemişim doğrusu =) Ama bünyem uykuya yenik düşüyor. Yeni hayatımda değişen şeylerden biri de bu artık çok çok çok fazla uykuya ihtiyaç duyuyorum. Doğrusu ihtiyaç değil bu tarifsiz bir saçmalık. Yine de bayram günleri boyunca usta kasaplara taş çıkartan performansım nedeniyle bünyeyi zorlamamak gerek deyip huzurlarınızdan çekiliyorum.
        Bazen gitmek şart.

16 Ekim 2013 Çarşamba

Başka


        Mutsuzluktan ölür mü insan bilmiyorum ama o denli mutsuz sayılmam henüz. Olur muyum ? İçimdeki Pollyanna bozuntusuna bağlı gibi görünse de mutsuzluğu da ölçülü tutmak durumundayım. Her gün gülümsemem gereken 18 yaş altı yüzlerce insan var. O kitleyi hatırlamışken yapacak dağlar kadar işle birlikte geldiğim evde nelerle meşgulüm anlatmaya yüreğim elvermiyor. Ama artık eminim taş devrinde dahi yaşasam hayatta kalmayı başarabilirmişim. 
        Yeni hayatın bana getirdiği yalnızca faturalar ve özlenecek yeni insanlar. Ahh itiraf etmeliyim evimi de özledim sanırım. Öyle şahane bir sokakta yaşıyoruz ki her yer ama her yer kedi dolu. Tek anlamadığım şey hiç durmaksızın esen o rüzgarla nasıl baş edeceğimiz... Bana sürekli Rüzgarlı Bayır'ı anımsatıyor...
  
        Başka şeyler anlatmak istiyorum. Başka zaman...

8 Ekim 2013 Salı

Konserve


        Bireysel farklılıklara saygı göstermek neden bu kadar zor anlamıyorum. Bu ülkede herkes her haltı biliyor bir bunu bilmiyor. Her kesimin birbirine yaptığı şey aynı. " Ama onlar da şöyle...", "Ama şunlar da böyle..." Toptan yok olsanız da rahat etsem ya! 
        Hayatımın geri kalanında olması gerektiği gibi şeyler yaşamak istiyorum. Gerekirse herkesle aramdaki mesafe fazla olsun ama aptallığın arkasına sığınarak yapılanlara, umursamaz inanların hayatı boşvermişliğine, çok bilenlerin her çorbaya tuz olacağını sanmasına tahammülüm kalmadı.
        Bu ara da hesap kitap işlerinden hiç anlamadığımı işin başındayken çözdüm. 

24 Eylül 2013 Salı

Mola


        Güzel insanları bulmak konusunda şansım her zaman açık olmuştur. Yeni hayatımda da bu durum değişmedi. Üstelik seven, sevmeyen; kimsenin hakkında kötü söz söyleyemediği insanlara hayranım...
Anlatacak çok şeyim var ama sınırı olmayan zaman içinde buna ayıracak bir bölüm bulamıyorum. Şimdiden bir ev arkadaşı bile eskittim... Evlenme fikrinden deli gibi soğudum... Artık hep yorgunum... Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar
        Bir de bu küçücük şehirdeyken özlediğim insanları daha bir çok seviyorum... İl sınırları dışına çıkar çıkmaz huzursuzluklarım beni hemen buluyor... Nasıl iş anlamadım.... Bol üç noktalı bir yazı oldu, kusura bakmayın efendim...

25 Ağustos 2013 Pazar

Yine geliriz


       İnsanın yorgunluğu hiç mi geçmez ? Benimki geçmiyor... Onca yılın tembelliğinden sonra çalışmaya alışmak bu sanırım.

15 Ağustos 2013 Perşembe

Nelere Veda...


        İnsanın hayatı bir günde tamamen yön değiştirir mi? Değiştiriyormuş. Anadolu'nun böğründe ( kesinlikle bağrında değil böğründe ) başka bir yere gidiyorum. Hayatımın bilmem kaç ay başkalarının tekelinde olacağını düşünmek korkutuyor. Boğuluyormuş gibi hissediyorum. Ama sonunda bir yol ayrımına gelmenin garip ferahlığı beni çağırıyor.

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Vitrin


        Saniyeler içinde aldığınız bir karar ya da düşünmeksizin yaptığınız ufacık bir hamle ile hayatınızı " ...yok artık, nasıl olabilir bu kadarı..." tarzı anlamsız yorumlarla izlediğiniz hayatların türevinde bulabilirsiniz. Hiç bir şey sadece filmlerde ya da kitaplarda olmuyor. Size imkansız ya da büyük bir aptallık örneği gibi görünen şeyler, sizinle hemfikir olan çokça insana şu anda oluyor. Bize ne olacağını ise kesin olarak bilmemizin bir yolu yok. O yüzden taraflıca ahkam kesmediğimiz güzel günleri görmek dileğiyle...

3 Ağustos 2013 Cumartesi

S -S - Summertime Sadness


        Yapılması gereken reçeller, marmelatlar,derin dondurucu için hazırlanacak komposto malzemeleri, kış stoğu sebzeler ve türlü besin maddesiyle verilen savaş güzellikler içinde yorarken, yazın sıcağı, tozu toprağı ve insanların tamamen plana aykırı davranmak mantığıyla sürdürdükleri sosyal yaşamlarının yansıma azabı nedeniyle Lana Del Ray'in bile benimle aynı duyguları paylaştığı bir summertime sadness sezonu daha bitsin diye umutsuzca bekliyoruz.
        Mutfakta her türlü sebze, meyveyle iyi geçinmeme rağmen sosyal yaşamın şifrelerinden hala muzdaribim. İnsanları anlamakta bu kadar güçlük çeken birinin daha yeryüzünde bulunduğunu sanmıyorum doğrusu... Ama artık umarsız olmayı öğrenme yolunda bir adım atmış bulunuyorum. Gerçekten bu kadar ince ince düşünülmeyi haketmiyor, yalnızca solunum yapan ve besin tüketen bu yaratıklar...

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Çok pozitif bu kız yahu


        Hoşlanmadığım ortamlarda bulunmak, hoşlanmadığım insanlara tahammül etmek en zorlandığım durumlardan... Maalesef sık sık yaşıyorum da. Hal böyle olunca bilmem kaç yaşımda hala huysuz çocuklar gibi somurtmak yerine, kendime bir kaç alternatif yol çizdim. Bakalım başarabilecek miyim... =)

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Tarih böyle mi yazılır...


        Yaptığım yanlışları görsem de insanlar söz konusu olduğunda hata yapmaya doyamıyorum. Neden orta yolu bulamıyorum çözemedim. Sağdan soldan azıcık tüyo alayım diyorum, ikiyüzlülükten dahasını göremiyorum. Üstelik insanlar kabul ediyorlar durumun böyle olduğunu. O sebeple sosyal her şeyi kafamın bir köşesine atıp yeni tarih problemimden bahsetmek istiyorum.
        Eskiden tarih okumanın oldukça zevkli olduğunu düşünen ben ne kadar pozitif düşüncem varsa hepsini yadsımak üzereyim. Arkadaş, bizi ne kadar zora soktuklarını bilseler bence o amcalar da bu kadar çok devlet yıkıp, yeni baştan kurmazlardı. Belki de daha spesifik nedenler, sonuçlar oluşturup daha ayırt edici bir şema oluşturabilirlerdi. Tabi benim şu yorumum tam anlamıyla Arap'ın derdi kırmızı çorap hikayesi... 
        Hepi topu iki gün sürdürebildiğim tarih çalışmalarımın sancıları bunlar... Devam edebilecek miyim? Bilmiyorum. Ama hayatımda bir kez olsun kendim için bir şeyler yapabilmeyi umuyorum.

21 Temmuz 2013 Pazar

Git.


       Neden,neden neden ????????? Gerçekten hayatı kendime zehir etmekteki başarımla başım fena halde dertte... Sosyal yaşam algım o kadar norm dışı ki yok arkadaş toplumda barınamıyorum resmen... Azıcık düşünceli olmak bu kadar mı zor? =(

19 Temmuz 2013 Cuma

Çıt çıkmadı...


       'Çıt' diye bir ses duymam gerekir miydi bilmiyorum, herhangi bir ses varsa da ben duymadım. Ama içimde bir şeylerin kırıldığına yemin edebilirim. Dediğim gibi herhangi bir ses duymuyorum. Acıtması gerekirdi gibi geliyorsa da hiç bir şey hissedemiyorum.

8 Temmuz 2013 Pazartesi

#direnben


        Gün geçtikçe ülke dışına kaçıp bir Aborjin'e, bir Arap Şeyhi'ne ya da saçma sapan herhangi bir şeye kendimi adama isteğimi içimde zor tutuyorum.

25 Haziran 2013 Salı

La La La


        Nereden başlayıp ne anlatmalı bilmiyorum. O yüzden bodoslama dalacağım konuya... Yine her zamanki gibi hayatımdaki her şey çok çok çok değişti. Mutlu muyum? Evet, genel olarak... İstanbul'da gezip tozmakla meşgulüm, yenilmeyip yenilenmenin bir çok yolunu arayıp vaktimi ziyan etmeyi seçiyorum şu sıralar. Kafamı toplayamadığımdan yazmasam da keyifle okumak için buralarda olacağımı belirtip büyüklerin de küçüklerin de yanaklarından öper, istemeyenlere kendi çapımda tribimi yapıp olağan günler dilerim =)
         

9 Haziran 2013 Pazar

Biri bana şaka desin...


         Şu hayatta aptal insanlara tahammül etmek kadar zorlandığım bir şey daha yok. Ve bir yerlerden bir güç benimle dalga geçermişcesine hayatımdaki iyi olan bir avuç şeyin yanına bir tutam da .... eklemeden yapamıyor adeta.
        Yok efendim yok tadım tuzum kaçtı daha da gelir mi bilinmez.
         Huysuz muyum ? Belki de... Yapacak bir şey yok cidden yeter.

5 Mayıs 2013 Pazar

Saçlarıma kumlar dolsun...


        İntihar etmeyi beceremem üstelik denemek gibi bir lüksüm de yok ama bugün kendimi öldüreceğim. 25 yılda kişisel hayatıma hiç bir katkısı bulunmamış bu ruhu artık istemiyorum. Doğrusunu da yanlışını da yanına alıp ister diğer ölen ruhlarına yanına, ister hiçliğin kucağına... Hangi cehenneme giderse gitsin. Ha bunu deneyince ne olacak onu da bilmiyorum. Yarın sabah bana evren yeni bir ruh bağışlamış olmayacaktır şüphesiz. Ancak bu ruha daha fazla tahammül edemeyeceğim kesin. Yarın uyandığımda bulduğum bir gün buraya gelmeme izin verirse ya da gelmek isterse o zaman bir şeyler anlatmaya devam edeceğim ama benden bu kadar...

Ben gidiyorum.


        Gece ayrı karmaşa sabah ayrı... Kimse hiç bir şeyi kolaylaştırmıyor ki ben zaten yaşama becerisinden yoksun doğmuşum. En iyi yaptığım şey kayıtsız şartsız moralimi bozmak. Yapacak bir şey yok hep kendim için yanlış olanı seviyorum. Aksi durumlarda da sevdiklerim hep yanlış olmak için çabalıyor...
        Şurada iki satır yazayım derken bile hayatım allak bullak olabiliyor. Çok hoş cidden ama benim dayanacak halim kalmadı. İnsanın kendi hayatı kendine küfreder mi? Ediyormuş. Ben artık bu hayatı istemiyorum.

29 Nisan 2013 Pazartesi

24 Nisan 2013 Çarşamba

Gitme Denmez.


        Bu yaşamdan ayrılacak olanlar ve benim yaşamımdan ayrılacak olanlar, giderken ruhumdan bir parça almadan edemiyorlar. Acısı öldürmezmiş diyorlar. Peki ne yapar tam olarak. Acıtır çok acıtır. Benim canım nasıl acır işte onu hiç görmediler. Neden mi? Çünkü gittiler.

18 Nisan 2013 Perşembe

Masal


        Dün gece bana kendi masalını anlatmayı unuttuğun için, benim ikimize bir masal yazmam gerekiyor. Daha doğrusu bu benim masalım olacak tabi ama istediğin sürece sana da yer var. İstesek de istemesek de bazen masallarımız birbirine karışır. Her şeyi gerçek kılıp bir o kadar da olağan dışı yapan budur.  
        Çok şeye ihtiyacımız yok biliyoruz. Sana bir pelerin gerek, benim de gözlerime ışıltılar. Sonrasında çok sessiz olacağım.

14 Nisan 2013 Pazar

File Bekçisiyle Güneşi Uyandırmak


        Dünyanın bittiği yerdeydik, en azından ben öyle düşünüyordum. Ve aslında işe yaramazın tekiydim. Diğerleri tüm bu monotonluğun içinde dahi harikalar yaratabiliyordu. Benimse tek yaptığım izlemek ve bir şeyler yapmaya karar verdiğimde herkesi dehşete düşürecek felaketler doğurmaktı. Ben de bir gün öylesine bir anda vazgeçip yukarıya baktım. Çok basit. Gökyüzünü görüyordum. Yeryüzünden çaldıklarımızın arasında yaşarken bunu yapmak daha önce hiç aklıma gelmemişti. Birden gözlerim karanlıkta değildi artık. Işık büyüyordu. Onunla birlikte korkum da...
        Korktuklarımı da buna karşın çabalarımı da doğru dürüst hiç anlayamadım. Zihnim benden bağımsız var olmak konusunda öyle inatçıydı ki. Sonunda bir şey olmaya çabalamayı bıraktım. Tüm bu düzenin içinde koca bir 'hiç'likten ibarettim zaten. Bu, çocukluğumun son uykusunu uyumak ve daha önce hiç ardını görmediğim bir kapıyı aralamak gibiydi. Rüzgar gibi, nereden geldiği belirsiz bir ses kulağıma çalındı. Büyümek istemiyordum ama artık karşı koyamazdım. Kendimle kavga etmeyi bırakıp aldıklarımı geri vermeliydim. Düşlerimi, dönüşümü umutsuzca bekleyecekleri bir nehir kıyısına bıraktım. Sadece acıyı, ölümü, kaybetmeyi görmüş küçük bir çocuktum. Nereden başlayacağımı, nereye varacağımı bilmiyordum.
        Yürüdüm.

10 Nisan 2013 Çarşamba

Alkol+1


        Denemediğim şeyler deniyor, yine de bir fark göremiyorum. Düşünce görmeye başladığım düşler fln... Gitmem gerek ama çoktan çarkın dişlileri arasına girmişim de haberim yokmuş. Evet biliyorum çok önceden söylemiştiniz.

8 Nisan 2013 Pazartesi

İç ses.


        Bunun teknik olarak bir tane olması gerekmiyor mu? İçimde kalabalıklar bağırıp durursa ne yapmam gerektiğine karar vermeyi bırakın, baş ağrısından nasıl kurtulacağım.

26 Mart 2013 Salı

Bulutlar


        Bazen bir bakıyorum, dünle bugünün farkı uçurum sanki...Her şey birdenbire oluyor. Durup yalnızca nefes alıyorum. Ruhuma dokunuyorlar ama bilmiyorlar , korkuyorum.

23 Mart 2013 Cumartesi


        Bir an evrende ufacık bir kıvılcım belirir ve bulunduğu yeri için için yakar. Ulaşabildiği her şeyi tutuşturur ve sonunda hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir yangın başlar. Evinde kendi varlığından başka bir şeye yer bırakmaz o ateş. Varlığını evindeki hiçlik ve alevleri arasına hapseden o kıvılcım, başka dünyalara hayat olur. Bu böyle sürüp giderken zaman adını verdiğimiz algıda bize göre çok, belki de kimilerine göre az, ama yine de hayatlar boyu yanar. Bu süreçte olup biten çok şey var. Ancak sonun nasıl geleceğini merak ediyorum. Soru sormaktan vazgeçtim sadece bekleyeceğim. Biliyorum ki o son gelmeden, kendi sonumu göreceğim.

18 Mart 2013 Pazartesi

16 Mart 2013 Cumartesi

Shirley Valentine


        Bugün sahnede 20 yıl sonraki halimi görüp çok eğlendim. Ki en iyi ihtimalin senaryosu üzerinden bir varsayımdı. Tadımı kaçırmasına izin vermedim ama bundan kaçınmak için uğraşmam gerek diye düşündüm. Ömrümü harcamaya, harcanmaya devam edip sonrasında da kötünün iyisini özlemek istemiyorum. Asosyal ruhumu çantama tıkıştırıp, oyun bitiminde bir de arkadaş buldum kendime. Uzun zamandır böyle güzel vakit geçirmemiştim. Durup nefes almak oldukça keyifliydi. 

12 Mart 2013 Salı

Şişeler


        Çok sık tecrübe etmesem de, kalp kırdığımda gökyüzü parçalanıp üstüme çöküyor sanki...

9 Mart 2013 Cumartesi

Kül


        Batıdan doğuya, erkeklerden kadınlara, merkezden taşraya gidildikçe artan o mahrumiyet, şu günlerde zihnimde esen rüzgarların en büyük ilhamı.Bu kadar ilkenin uygulanabilir olmadığı çok açık. Üstelik iyilik yalnızca sözlerle varlığını sürdüremiyor. Trabzanlardan kayan, boyalı şeker yiyen, tanımadığı kimselerle haşır neşir bir çocuk gibi hayat. 

5 Mart 2013 Salı

Koşullanamama


        Koşullanamıyorum. Ders çalışamıyorum. İnsanları anlayamıyorum. Etik değerleri insanlarla aynı resme oturtamıyorum. Stephen King her şeyi çok güzel anlatıyor ama ben yazamıyorum. İçime dokunan şarkıların çoğunu söylemeyi becemiyorum. An geliyor nefes alamıyorum. Dışarda tek damla yağmur yağsa içimde sel oluyor, boğuluyorum. Kimse kimsenin her şeyi olamazmış, ben kendime dahi kafi gelemiyorum.

1 Mart 2013 Cuma

SUS!


        Yüreğimdekileri hak etmeyen birine açtığımda, banyodan çıkıp telaşla odasına koştururken havlusunu düşüren biçare çıplak gibi hissediyorum kendimi. Bugüne dek hep insanın neyi, neden saklaması gerektiğini bir türlü anlayamamıştım. Düşünüyor ya da hissediyorsam ifade edebilmeliyim dedim kendime. Ama öyle olmuyormuş işte... Karşınızdakinin zihni kirlenmiş olduğunda siz ona iyi kötü ne söylerseniz söyleyin, tamamı zifte bulanmışçasına rahatsızlık veriyor çevreye. 
        Demek ki neymiş susmayı öğrenmeliymişim.

25 Şubat 2013 Pazartesi

!


        Bilmem kaç yıldır aynı okuldayım ve tüm bu süre zarfınca yılda iki kez ders kaydı yapıyorum sözde. Tam her şey bitiyor derken bir bakıyoruz aa bu hanım kızımızın ders kaydı yine yanlış üstelik ders ekleme bırakma süresi de dolmuş... tüh tüh...

21 Şubat 2013 Perşembe

Robinson ve büyük aşkımız


        Düştüğüm bu adada zamanı algıladığımızı varsaymak için belirlediğimiz koşullara göre 25. yılı doldurmuş bulunmaktayım... Ne bi Cuma'ya sahip olacak kadar şanslı ne de ıssızlarda boğulacak kadar bahtsızım... Tüm iç çekişlerim, baş dönmelerimin yanısıra bir sürü yalnız insanın yörüngesine dahil olacak kadar da şanslıyım... Elimde değil bu bir tercih de değil hepinizi olduğunuz gibi seviyorum. Ama kontrollü gerçekleşseydi tüm bunlar yine de hepinizi severdim... 

16 Şubat 2013 Cumartesi

Sadece Gidiş


        Ne zaman bir otobüs yolculuğu yapmam gerekse yutkunmakta nefes almakta güçlük çekiyorum. Değiştirmek istediğim her şey beni avucunun içine almış gibi geliyor... Otobüslerle ilgili hiç bir şeyi sevmiyorum hele ki o ağır havasını... Bir sürü insanla küçücük bir yere kapatılmışlık hissini, on santim ötemde oturan yabancı birinin nefes alıp verişini fark edebilmeyi... Yine de bir otobüsün 2 numaralı koltuğuna bir bilet almam gerek.

Gerekli imla ve noktalama düzenlemelerini ister yapın ister buyurun buradan yakın.

Dakikalarca yazıp anlattıktan sonra boş bir ekrana bakmanın yaşattığı hissi tarif edebilirim ama zahmet etmeyeceğim... Sanırım bu da bloggerın bana başka şeyler anlat deme şekliydi.
İnsanların sosyal medya profillerini kurcaladım birazcık evlenen eski sevgililer, bir türlü kim olduğu hatırlanamayan arkadaşlar... En iyisi battaniyemle bütünleşip soğuk bir odada uyumanın duygusallığında boğulayım.
Sevgili radyoaktif civcivim de bu yazıya renk versin.

15 Şubat 2013 Cuma

Curiosity


        Kediyi öldüren merak, bana nasıl bir son çizer bilmiyorum ama yapacak bir şey yok. Merak ediyorum, Arkadaş olmak ne kadar zor olabilir ki. 
        Bunun cevabını ne zaman öğreneceğim ya da öğrenebilecek miyim bilmiyorum ama o arada rakı ve buz arasındaki bağıntıyı birinci ağızdan öğrenmeyi deneyeceğim. Başka türlüsü olacaksa da henüz ben bilmiyorum.

12 Şubat 2013 Salı

Diem Perdidi


        İnsanı kendi olmaktan çıkaran şeylerin, insanın hayatında yeri olmaması gerek diye düşünüyorum yani en azından artık benim hayatımda böyle olması için dikkat edeceğim. Çünkü sonrasında hissettiğim o kötü zımbırtıyı tarif etmek imkansız... İşin özü bir 'bizim kız aşık oldu' vakasının daha sonuna geldik. O kötü günleri kimse bir daha görmez umarım. Kendimle ilgili en sevdiğim şey negatif anlamdaki bütün ani değişimlerime karşın bunun tersinde de aynı başarıyı gösterebilmem. En azından ben ve etrafımdakiler öyle sanıyoruz.

        Bir gün bir otobüsün 2 numaralı koltuğuna bilet alıp bir yolculuk yapacağım ve şayet boşa harcayacağınız bir sigara içimi vaktiniz varsa birlikte boşa harcayabiliriz.

6 Şubat 2013 Çarşamba

Hem Hızlı Hem Öfkeli


        Tanımaya çalıştığım insanlara sorular sormak zorunda kaldığımda çoğu kez saçmalıyorum çünkü bu hayatlarını ya da kişiliklerini taciz etmekmiş gibi geliyor bana... İnsanlar neyi paylaşmak isterse o kadarıyla yetinmeyi daha çok seviyorum. Ama bazen heyecanlanıp, saçmalamaktan da alıkoyamıyorum kendimi... Şu sıralar davetsiz bir misafirlik planlıyorum mesela... Nasıl olacağına dair bir fikrim yok doğrusu... Ama kimin kime ayıracak bir on dakikası dahi yoktur ki....

5 Şubat 2013 Salı

Pamuk Şeker

        Ne katranlara bulanmış huysuzluklarımdan ne de pamuk şeker kıvamındaki düşlerimden beni ayırırsanız geri kalanın özümle alakası olmayacaktır... Hiç bir zaman ortayı tutturamam, o saçma sapan kıyılarda gezinip durmayı marifet saydığımdan değil astigmat etkisinden mi yoksa beceriksizliğimden mi... Kendimden sıkılmışlığım çoktur. Çok sevdiklerimden biri ' her çözdüm sandığımda bin defa daha dolaşan bir düğümsün' demişti bana. Söz şahane de o düğümlerle tek bağıntım, beceriksiz kediler gibi oyun oynamak ve sonuçlarını ayırt edemeyişim. İnsanları üzmek, kırmak istemediğimi ve buna uygun yaşadığımı sanarak o kadar uzun zaman kandırdım ki kendimi... Ben çoğunluktan daha çok acıtabiliyorum yeni farkettim. Çünkü ben her şeyi hissederek yaşıyorum. Ve istersem öyle de yaşatabiliyorum. Burda her şey katıksız. Bu konuda söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.

23 Ocak 2013 Çarşamba

Breathe Today


        İçimdeki Pollyanna iş başında mı desem... Yoksa şeytanım mı uyandı bilmiyorum... Ama şu saniye tek önemsediğim şey göğüs kafesime sığmayan kıpırtı =) Aynı şeyleri tekrar tekrar söylemek istemiyorum.
        Nefesinizi 10 saniye tutun sonra bi 10 saniye daha ve becerebilirseniz bi 10... Sonra derin derin soluklanın... Bu değişilmez...

20 Ocak 2013 Pazar

Fetüs

Her yenidoğan zamanla hayatın fiziksel kurallarını öğrenerek kendini korur. Ancak bazıları birtakım yetileri eksik doğarlar. Yetersizlikleri engellere dönüşür lakin standartlara uymadığından farkedilmeksizin hayatlarını eksik gedik sürdürüp ölürler. Birilerinin de bana susmayı, her şeyi herkesle paylaşmamayı öğretmesinin zamanı çoktan geçmişti. Bu kadar sert olmasına gerek yoktu. Sadece dürüst yaşamaya çalışıyordum ama size bu dürüstlük fazlaymış belirttiniz. Saygı duyup oyunlarınızı size bırakıyorum. Susuyorum.

19 Ocak 2013 Cumartesi

Epe.


        Senin gökyüzünde ışıl ışıl görünen o büyüleyici ışıkların en derinden vurduğu ben, sana geldim. Ulaşılmaz görünen o darmadağınık büyünün, hayat barındırmayan -barındıramayan- taş toprak yığınları olduğunu gördüm. Hayat bulmanın değil hayat verebilmenin mühim olduğunu bilen ben, çoğu zaman daha da önemlisinin haddini bilmek olduğunu hatırlayıp, geldiğim yere değil belki ama yoluma dönüyorum. Vazgeçmedim hiç. Vazgeçecek değilim ama böyle kaybetmeyeceğim. Vazgeçenlerin ardında durmayacağım. Savaşmadan kaybeden ben olmayacağım. Sana kendi ağıtlarını bırakıp hayat vermeyi vadetmekle kalmayıp bunun için savaşacak cesareti ve umudu olanların saflarına gidiyorum. Umut öldürür. Eskimeyip, yaşlanmaya gidiyorum. Ama vazgeçmedim.

15 Ocak 2013 Salı

Aşk-ı Memnu


        Şimdi.... Eskiden köylerdeki yaşamın ne kadar güzel olduğundan, unutmadığım çocukluk anılarımdan, enflasyondan, siyasetten, üst komşumuzun dünya tatlısı torunlarından, sevgilisinden ayrılan arkadaşımın üzüntüsünden, saçma sapan televizyon reklamlarından, pratik ev bilgilerinden, ondan, bundan, şundan, en sevdiğim şarkılardan, dün dinlediğim en güzel sözlerden, onun mükemmel ses tonundan, kalbimin nasıl çarptığından fln bahsetmeyeceğim. Ne diyorum bilmiyorum.

        Sadece aşık oldum.

14 Ocak 2013 Pazartesi

Sert!


     
        Bazen güzel anılar balyoz gibi iner zihninize. Hatırlamak acı verir. Kaybettiğinizden değil, kaybedeceğinizi bildiğinizden... Zaten savaşa yenik girdiğinizden...

10 Ocak 2013 Perşembe

Aniden


        Hayatta bazı şeyler aniden olur, kimse fikrinizi sormaz... Aklıma yalnızca ikisi geliyor: Ölüm, aşk.

9 Ocak 2013 Çarşamba

Empati ve Virgüller


        "Empati kurmak bu kadar kolay olsaydı dünyanın en düşünceli adamı olurdum." dedi dün bir arkadaşım ve o an kendimi gerçekten aptal gibi hissettim. İnsanlara bu kadar zor görünen, belki de sırf hayatlarını kolaylaştırmak için yadsınacaklar listesinde ilk sırada yer alan şey neden benim lanetim oldu bilmiyorum. Ama bir süre kendime dur demeye karar verdim. Bu empati saçmalığının içinde her daim yerine düşünmeyi unuttuğum yine kendim oluyorum. Kimsenin kahramanı fln değilim nasılsa ama bu kadar saçmalığın içinden çıkmak için ruhuma ihtiyacım var. 
        Şu sıralar virgüllerle aram hiç iyi değil o sebeple pek görüşmeyeceğiz kendileriyle.